Merhaba sevgili sert müzik seven dostlarım, bugün yine olabildiğince ekstrem gitmeye devam ediyoruz. Ekstrem türleri dinlemek sizce de hayatımıza heyecan katmıyor mu? Bence katıyor. En azından ben kendi sorumu cevapladım. Bugün sizlere bir Death Metal grubunun albümünden bahsedeceğim. Evet, bir Death Metal albümü ile daha karşı karşıya kaldım. Fakat giderek kulağım bu türe ısınıyor. O yüzden ilk günkü burun kıvırmalarım falan olmuyor. Yani çok bayıcı bir albüm gelmediği süre boyunca diyelim. O tür albümler gelse de inceliyorum, biliyorsunuz. Her daim süper seksi albümleri yazacak değilim. Daha fazla geyik yapmadan isterseniz bugünün konuğu olan “Deicide”ın 2013 yılında çıkardığı “In The Minds of Evil”a şöyle bir giriş yapalım.
Death Metal grupları denk gelince yine aynı şeyleri duyacağım düşüncesi otomatikman zihnimde yanıyor. Buna engel olamıyorum. Gerçi bazı güzide albümler benim bu düşüncemi alt etmeyi başarmıştı. Örnek verecek olursam eğer “Behemoth”un muhteşem albümü “The Satanist” bunlardan biri idi. Gerçi onda Black Metal tınıları da yok değildi. Ama totalde bir Death Metal albümü olmasını değiştirmiyor. Ya da Blackened Death Metal mi deseydim acaba? Öyle ya da böyle arada sırada karşıma şaheser albümler de çıkmıyor değil. Deicide’ı daha önce hiç dinlememiş biri olarak açıkçası bana neler vadedebileceği hakkında olumlu bir tahminde bulunamadım. Çünkü zaten Death Metal albümlerinden çok fazla yüzü gülmemiş biri olduğumdan çok pozitif olamadım. Grubun 1987 yılından bu yana (o zaman adı Amon imiş) bu ölümcül müziğin içinde olduğunu gördüğümde şaşırdım açıkçası. Ben 2000 jenerasyonu bir gruptur diye düşünüyordum. Amerikalı olan bu eski tüfeklerin son albümlerini dinlemeyi tercih ettim. İlk albümlerinden birini daha sonraya bırakmayı düşünüyorum. En azından neler değişmiş daha iyi deneyimleyebilirim. In The Minds of Evil’ı ilk dinlediğimde oldukça sağlam bir sounda sahip olduğunu fark ettim. Bu gayet iyi bir şey ama her soundu iyi olan albümler gerçekten de soundu ile eşit düzeyde iyi şeyler sunar mı bizlere?
Elbette hayır! Sorunun cevabı açık ve netti zaten. Fakat bir albümü dinlettiren en önemli faktörlerden biri de hiç şüphesiz albümün soundu oluyor. Prodüksiyon açısından her hangi bir sıkıntısı olmayan bir albüm In The Minds of Evil. Bir Death Metal albümünün sağlam bir sounda sahip olması gerekiyor ve Deicide bunu kusursuz bir şekilde yerine getirmiş. Prodüksiyon kalitesi olarak kesinlikle geçer not alıyor. Albümün içindeki şarkıların yazımı adeta paylaşılmış gibi dostlarım. İki şarkıyı birisi, üç şarkıyı başka birisi yazmış. Yani grupta 4 kişinin var olduğunu düşündüğümüzde, bu 4 adamın hepsi de şarkı yazmışlar. Böylelikle paylaşmanın ne kadar güzel, ne kadar insancıl… şaka şaka böyle bir saçmalamaya bulaşmayacağım. Albümü ilk baştan sona kadar dinlememi bitirdikten sonra öylece albüm kapağına baktım bir süre. Baya dalmış gitmiştim. Yani albümde bir şeyler var, patlamaya hazır kıvılcımlar var ama patlamıyorlar. Yani birinci şarkıda fitil ateşleniyor ama on birinci şarkının son saniyesine kadar o fitil yanmaya devam ediyor ve sonunda da sönüyor. Hani Coyote ile Road Runner’ın serüveni gibi bir durum söz konusu. Coyote TNT’sini titizlikle hazırlıyor ve Road Runner’ı bekliyor. Road Runner’ın geçmesine yakın fitili ateşliyor ama Road Runner geçip gitmesine rağmen patlamıyor. Aynı böyle bir durum söz konusu var In The Minds of Evil’da. Bundan dolayı albümü ikinci defa daha dikkatli bir şekilde dinlemek için resmen inzivaya çekildim. Fakat sonuç yine aynı oldu. Evet, güzel şeyler var albümde. Bazı şarkılar enerjinizi tavan yaptırıyor ama öyle patlama derecesinde bir enerjiden bahsetmek çok zor.
Klasik Death Metal tınılarını barındırıyor albüm. Fakat riff yazımında öyle çok etkileyici işlerle karşılaşmadım ben. Yani daha çetrefilli şeyler beklerdim. Birçok Death Metal grubunun gittiği yoldan gitmiş Deicide. Temposu yüksek fakat riff çeşitliliği ters orantıda az bir şekilde yazılmış şarkılarla doldurmuşlar albümü. Yazılan riffler kötü değil ama daha iyi şeyler de yazılabilirdi diye düşünüyorum. In The Minds of Evil’da beni en çok memnun eden müzisyen grubun kurucu ismi de olan, davulcu “Steve Asheim” oldu. Gerçekten çok iyi çeşitlemelere imza atmış. Böylesine riff yönünden zayıf olan şarkıların resmen kurtarıcısı olmuş. Gitarlar ve vokal normal düzeyde bir performansa sahipler In The Minds of Evil’da.
Özetleyecek olursam eğer; In The Minds of Evil yeterli bir albüm olmuş. Fakat sadece bu kadar! Öyle aklınızı başınızdan alacak şeyler ne yazık ki bu albümde yok. 11 şarkıdan oluşan albümün süresi ise 37 dakika kadar. Yani en azından şarkılar çok uzun değil. Bu durumu biraz daha kotarıyor. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Death Metal grupları denk gelince yine aynı şeyleri duyacağım düşüncesi otomatikman zihnimde yanıyor. Buna engel olamıyorum. Gerçi bazı güzide albümler benim bu düşüncemi alt etmeyi başarmıştı. Örnek verecek olursam eğer “Behemoth”un muhteşem albümü “The Satanist” bunlardan biri idi. Gerçi onda Black Metal tınıları da yok değildi. Ama totalde bir Death Metal albümü olmasını değiştirmiyor. Ya da Blackened Death Metal mi deseydim acaba? Öyle ya da böyle arada sırada karşıma şaheser albümler de çıkmıyor değil. Deicide’ı daha önce hiç dinlememiş biri olarak açıkçası bana neler vadedebileceği hakkında olumlu bir tahminde bulunamadım. Çünkü zaten Death Metal albümlerinden çok fazla yüzü gülmemiş biri olduğumdan çok pozitif olamadım. Grubun 1987 yılından bu yana (o zaman adı Amon imiş) bu ölümcül müziğin içinde olduğunu gördüğümde şaşırdım açıkçası. Ben 2000 jenerasyonu bir gruptur diye düşünüyordum. Amerikalı olan bu eski tüfeklerin son albümlerini dinlemeyi tercih ettim. İlk albümlerinden birini daha sonraya bırakmayı düşünüyorum. En azından neler değişmiş daha iyi deneyimleyebilirim. In The Minds of Evil’ı ilk dinlediğimde oldukça sağlam bir sounda sahip olduğunu fark ettim. Bu gayet iyi bir şey ama her soundu iyi olan albümler gerçekten de soundu ile eşit düzeyde iyi şeyler sunar mı bizlere?
Elbette hayır! Sorunun cevabı açık ve netti zaten. Fakat bir albümü dinlettiren en önemli faktörlerden biri de hiç şüphesiz albümün soundu oluyor. Prodüksiyon açısından her hangi bir sıkıntısı olmayan bir albüm In The Minds of Evil. Bir Death Metal albümünün sağlam bir sounda sahip olması gerekiyor ve Deicide bunu kusursuz bir şekilde yerine getirmiş. Prodüksiyon kalitesi olarak kesinlikle geçer not alıyor. Albümün içindeki şarkıların yazımı adeta paylaşılmış gibi dostlarım. İki şarkıyı birisi, üç şarkıyı başka birisi yazmış. Yani grupta 4 kişinin var olduğunu düşündüğümüzde, bu 4 adamın hepsi de şarkı yazmışlar. Böylelikle paylaşmanın ne kadar güzel, ne kadar insancıl… şaka şaka böyle bir saçmalamaya bulaşmayacağım. Albümü ilk baştan sona kadar dinlememi bitirdikten sonra öylece albüm kapağına baktım bir süre. Baya dalmış gitmiştim. Yani albümde bir şeyler var, patlamaya hazır kıvılcımlar var ama patlamıyorlar. Yani birinci şarkıda fitil ateşleniyor ama on birinci şarkının son saniyesine kadar o fitil yanmaya devam ediyor ve sonunda da sönüyor. Hani Coyote ile Road Runner’ın serüveni gibi bir durum söz konusu. Coyote TNT’sini titizlikle hazırlıyor ve Road Runner’ı bekliyor. Road Runner’ın geçmesine yakın fitili ateşliyor ama Road Runner geçip gitmesine rağmen patlamıyor. Aynı böyle bir durum söz konusu var In The Minds of Evil’da. Bundan dolayı albümü ikinci defa daha dikkatli bir şekilde dinlemek için resmen inzivaya çekildim. Fakat sonuç yine aynı oldu. Evet, güzel şeyler var albümde. Bazı şarkılar enerjinizi tavan yaptırıyor ama öyle patlama derecesinde bir enerjiden bahsetmek çok zor.
Klasik Death Metal tınılarını barındırıyor albüm. Fakat riff yazımında öyle çok etkileyici işlerle karşılaşmadım ben. Yani daha çetrefilli şeyler beklerdim. Birçok Death Metal grubunun gittiği yoldan gitmiş Deicide. Temposu yüksek fakat riff çeşitliliği ters orantıda az bir şekilde yazılmış şarkılarla doldurmuşlar albümü. Yazılan riffler kötü değil ama daha iyi şeyler de yazılabilirdi diye düşünüyorum. In The Minds of Evil’da beni en çok memnun eden müzisyen grubun kurucu ismi de olan, davulcu “Steve Asheim” oldu. Gerçekten çok iyi çeşitlemelere imza atmış. Böylesine riff yönünden zayıf olan şarkıların resmen kurtarıcısı olmuş. Gitarlar ve vokal normal düzeyde bir performansa sahipler In The Minds of Evil’da.
Özetleyecek olursam eğer; In The Minds of Evil yeterli bir albüm olmuş. Fakat sadece bu kadar! Öyle aklınızı başınızdan alacak şeyler ne yazık ki bu albümde yok. 11 şarkıdan oluşan albümün süresi ise 37 dakika kadar. Yani en azından şarkılar çok uzun değil. Bu durumu biraz daha kotarıyor. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 7/10
Yorumlar
Yorum Gönder