Bugün tekrar bir araya geliyoruz sevgili dostlarım. Öğleden sonra sizlere “Ghost” cephesinde yaşanan gelişmelerden söz eden bir yazı yazmıştım. Ghost, gerçekten muazzam bir albüm kapağı ve harikulade bir şarkı ile albüme dair fikir edinmemizi sağlayacak şeyleri paylaşmış oldu. Bakalım bundan sonraki süreçte neler olacak. Fakat Ghost’u arkamızda bırakıp, bu yazının müthiş konuğu olan ve dinlediğim andan itibaren büyük bir sevgi ile beni kendilerine hayran bırakan İsveçli Black Metal grubu “Valkyrja”nın 2013 yılında çıkardıkları “The Antagonist’s Fire” albümlerinden söz edeceğim sizlere. Geçen albüm incelemesinde Behexen’in kusursuz albümü “Nightside Emanations”un beni yerden yere vurmasından sonra, cila niyetine bir albümün denk gelmesi çok güzel oldu. Bakalım İsveçli pislikler bizlere nasıl bir güzellik sunmuş.
Aslına bakarsanız Behexen’in Nightside Emanations albümünden sonra kendime doğru düzgün gelemedim. Öylesine kaliteli ve öylesine hayran bırakan bir albüm olmuş ki, başka her hangi bir ses duymak istemiyorsunuz. Gerçi bugün Ghost’un “Rats” şarkısı ile o havadan biraz çıkmış oldum. Fakat dünden beri dinlediğim The Antagonist’s Fire da öylesine güçlü bir albüm çıktı ki, bu hafta resmen bana ölüm vuruşu yaptılar desem yeridir. Ne mutlu ki böylesine süper albümleri dinliyorum. Valkyrja’yı daha önce hiç dinlememiştim. Adını duymuşluğum vardı fakat öyle merak edip de bu adamlar neler yapıyormuş diye dönüp de bakmadım. İyi halt ettim! Çok güçlü bir Black Metal icra ediyor grubumuz. Safkan Black Metal tarafında böylece bir grup daha bulmuş oldum. İçinizden dinleyenler varsa veya bu yazıdan sonra dinleyecek olanlar varsa, sizler de benim gibi ilk başta “Watain” havasını almışsınızdır/alacaksınızdır. Bunun yanında ben “Gorgoroth”un son albümü olan “Instinctus Bestialis”in de soundunu aldım. Bu iki sevdiğim gruptan öğeleri barındırdığı için hemencecik kanım ısındı Valkyrja’ya.
The Antagonist’s Fire, içinde barındırdığı Black Metal’in tüm saflığını çok iyi bir prodüksiyon ile dinleyenlerine sunmuş. Çiğ gitar tonları, çiğ vokal ve klasik Black Metal davulculuğu ile birlikte her şey gayet iyi bir şekilde kulaklarınızda çınlıyor. Prodüksiyon yönünden hiçbir kusuru yok albümün. Gayet sağlam bir kayıt kalitesi var The Antagonist’s Fire’ın ve bu kaliteden dolayı her şey kulaklarınızda gayet berrak bir şekilde çalıyor. Bu gerçekten benim çok önemsediğim bir şey. Evet, her tür için geçerli değil bu kıstas ama Black Metal’i modern öğeler ile birleştiren gruplarda bunu arıyorum. Albüm için yazılmış rifflere bayıldım. Behexen kadar etkileyici değiller belki ama Valkyrja da elinden gelenin en iyisini ortaya koymuş. Şarkıların içinde riff geçişleri oldukça yoğun ve bu durum da haliyle şarkıları sıkıcı bir hal olmaktan kurtarıyor. Bunun yanı sıra oldukça fazla gitar solosunu görüyoruz The Antagonist’s Fire’da ve bu işte tam olarak Watain tarzı oluyor. Birçok Black Metal grubu gitar sololarını daha az kullanıp, karanlık atmosfer yaratacak riffler ile bu durumu kotarabiliyor. Elbette gitar sololarının varlığı da bir başka oluyor. Fakat bana sorarsanız eğer ben soloların çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum Black Metal’de. Onun yerine hayvan gibi rifflerin var olmasını tercih ederim.
The Antagonist’s Fire’da her şey çok iyi bir düzen içerisinde. Hiçbir şey sizlere sırıtmıyor. Mükemmel bir ahenk var. Albümü baştan sona 5-6 kez dinlemiş biri olarak, her bittiğinde “vay be” dedim açıkçası. Beni mutlu eden ve her şeyi ile tam kıvamında bir albüm olmuş. Albümde toplamda 7 şarkı yer alıyor ve bu 7 şarkının süresi 50 buçuk dakika kadar dostlarım. Şarkılar kısa süreye sahip değil fakat yukarıda da dediğim gibi oldukça fazla geçişin olması, sizlerin bu şarkıları güzel güzel dinlemenizi sağlıyor. Albümün genel atmosferi de oldukça şeytani bir tutum içerisinde. Valkyrja’nın da şarkı sözlerini yine karanlık diyarın efendisi ve o taraflara ait şeyler oluşturuyor. Black Metal’de görmeye alışık olduğumuz şeyler yani. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar dostlarım. Görüşmek üzere!
Albüm Puanı: 8,5/10
Aslına bakarsanız Behexen’in Nightside Emanations albümünden sonra kendime doğru düzgün gelemedim. Öylesine kaliteli ve öylesine hayran bırakan bir albüm olmuş ki, başka her hangi bir ses duymak istemiyorsunuz. Gerçi bugün Ghost’un “Rats” şarkısı ile o havadan biraz çıkmış oldum. Fakat dünden beri dinlediğim The Antagonist’s Fire da öylesine güçlü bir albüm çıktı ki, bu hafta resmen bana ölüm vuruşu yaptılar desem yeridir. Ne mutlu ki böylesine süper albümleri dinliyorum. Valkyrja’yı daha önce hiç dinlememiştim. Adını duymuşluğum vardı fakat öyle merak edip de bu adamlar neler yapıyormuş diye dönüp de bakmadım. İyi halt ettim! Çok güçlü bir Black Metal icra ediyor grubumuz. Safkan Black Metal tarafında böylece bir grup daha bulmuş oldum. İçinizden dinleyenler varsa veya bu yazıdan sonra dinleyecek olanlar varsa, sizler de benim gibi ilk başta “Watain” havasını almışsınızdır/alacaksınızdır. Bunun yanında ben “Gorgoroth”un son albümü olan “Instinctus Bestialis”in de soundunu aldım. Bu iki sevdiğim gruptan öğeleri barındırdığı için hemencecik kanım ısındı Valkyrja’ya.
The Antagonist’s Fire, içinde barındırdığı Black Metal’in tüm saflığını çok iyi bir prodüksiyon ile dinleyenlerine sunmuş. Çiğ gitar tonları, çiğ vokal ve klasik Black Metal davulculuğu ile birlikte her şey gayet iyi bir şekilde kulaklarınızda çınlıyor. Prodüksiyon yönünden hiçbir kusuru yok albümün. Gayet sağlam bir kayıt kalitesi var The Antagonist’s Fire’ın ve bu kaliteden dolayı her şey kulaklarınızda gayet berrak bir şekilde çalıyor. Bu gerçekten benim çok önemsediğim bir şey. Evet, her tür için geçerli değil bu kıstas ama Black Metal’i modern öğeler ile birleştiren gruplarda bunu arıyorum. Albüm için yazılmış rifflere bayıldım. Behexen kadar etkileyici değiller belki ama Valkyrja da elinden gelenin en iyisini ortaya koymuş. Şarkıların içinde riff geçişleri oldukça yoğun ve bu durum da haliyle şarkıları sıkıcı bir hal olmaktan kurtarıyor. Bunun yanı sıra oldukça fazla gitar solosunu görüyoruz The Antagonist’s Fire’da ve bu işte tam olarak Watain tarzı oluyor. Birçok Black Metal grubu gitar sololarını daha az kullanıp, karanlık atmosfer yaratacak riffler ile bu durumu kotarabiliyor. Elbette gitar sololarının varlığı da bir başka oluyor. Fakat bana sorarsanız eğer ben soloların çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum Black Metal’de. Onun yerine hayvan gibi rifflerin var olmasını tercih ederim.
The Antagonist’s Fire’da her şey çok iyi bir düzen içerisinde. Hiçbir şey sizlere sırıtmıyor. Mükemmel bir ahenk var. Albümü baştan sona 5-6 kez dinlemiş biri olarak, her bittiğinde “vay be” dedim açıkçası. Beni mutlu eden ve her şeyi ile tam kıvamında bir albüm olmuş. Albümde toplamda 7 şarkı yer alıyor ve bu 7 şarkının süresi 50 buçuk dakika kadar dostlarım. Şarkılar kısa süreye sahip değil fakat yukarıda da dediğim gibi oldukça fazla geçişin olması, sizlerin bu şarkıları güzel güzel dinlemenizi sağlıyor. Albümün genel atmosferi de oldukça şeytani bir tutum içerisinde. Valkyrja’nın da şarkı sözlerini yine karanlık diyarın efendisi ve o taraflara ait şeyler oluşturuyor. Black Metal’de görmeye alışık olduğumuz şeyler yani. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar dostlarım. Görüşmek üzere!
Albüm Puanı: 8,5/10
Yorumlar
Yorum Gönder