Albüm Kritik 213 (The Ruins of Beverast / Exuvia)

Merhaba dostlarım, yeni bir albüm değerlendirmesi ile birlikteyiz. Çok süratli bir şekilde albümleri sizlerle buluşturmanın haklı gururunu yaşıyorum (biraz da öveyim kendimi). Dün "Leviathan" ile birlikte ABD’de idik. Bugün ise kıta değiştiriyor ve Avrupa’nın bir başka Metal seven ülkesi Almanya’ya geçiyoruz. “The Ruins of Beverast” adlı ekstrem grubun 2017 yılında çıkan “Exuvia” adlı albümlerinden sizlere söz edeceğim.

Black Metal bombardımanı gayet iyi gidiyor diye düşünüyorum. Her ne kadar çok fazla zevk vermeyen iki albümle başlasak da, sonrasında oldukça iştah kabartıcı siyah albümlerle tanışmış olduk. Şunu söylemeliyim ki yaklaşık 10 günden beri yazdığım albümlerin çoğunun Fransa menşeili olması gerçekten takdire şayandı. Fransa, Black Metal konusunda artık rüştünü ispatlamıştır. Bugünün konuğu ise yukarıda da dediğim gibi Almanya’dan. Almaya da benim için oldukça özel bir ülkedir. Bu ülkeden de oldukça köklü metal grupları çıkmıştır. Kaldı ki “Wacken” gibi delirmelik festivalin de ev sahipliğini yapıyor. Benim hep gitmek istediğim bir festival olmuştur Wacken. Umarım bir gün bunu başarırım dostlarım. The Ruins of Beverast, Black Metal’in hem safkan yönüne, hem atmosferik yönüne hem de ambiyans yönüne sahip bir gruptur. Yani ben en azından böyle bir izlenime kapıldım. 2003 yılından bu yana yine tek kişinin buralara kadar getirdiği bir solo-grup projesidir. Ne kadar da çok solo-grupları ağırladık bu sıralar sitede. Albüm için yazılan bütün şarkıları besteleyen ve bütün enstrümanları çalan adamın adı ise “Alexander von Meilenwald”dır. Ben kısaca Alex diyeceğim bu kısa isimli vatandaşa. Daha önce hiç denk gelmediğim gibi, hiç kimseden de bu grubun varlığına dair en ufak bir söz duymadım. Birçok Black Metal grubu gibi bu grup da yine az bilinenlerden. Açıkçası Exuvia albümlerini ilk dinlediğimde içimi biraz hareketlendirdi The Ruins of Beverast. Daha sonraki dinlemelerimde ise bu hareket katlanarak büyüdü.

The Ruins of Beverast’in albüm temaları genellikle fantastik olaylar ve karakterlerden oluşuyor. Belli bir temaya sahip olduğu içinde istenilen atmosfer çok rahat bir şekilde dinleyenlere yansıtılabiliyor. Exuvia’nın albüm kapağını gördüğümde, bu albümde oldukça yoğun bir şekilde kabile müziklerinin kesitlerini duyacağımı tahmin etmiştim. Zira tahminimde de yanılmadım. Oldukça güzel bir şekilde albüme yedirilmiş perküsyonlardan tutunda, kabilelerde bulunan yaşlı büyücülerin dualar okurken çıkardığı tuhaf seslere kadar her şey çok iyi bir şekilde düşünülmüş ve uygulanmış. Albüm prodüksiyon açısından gayet başarılı olmuş. Her şey gayet net bir şekilde kulaklarınızda çınlıyor. Albümün içinde 6 şarkı bulunuyor normalde. Fakat benim Spotify üzerinden dinlediğim versiyonunda sadece 4 şarkı var. Bunun nedenini bilmiyorum. Bu dört şarkı üzerinden konuşacağım o yüzden. 4 şarkı olmasına rağmen albümün toplam süresi yaklaşık 42 dakika dostlarım. Oldukça uzun bir süreye sahip gerçekten. Zaten sadece albümün açılış şarkısı olan ve albüme adını veren “Exuvia” 15:26 dakikalık süresiyle ağzınızı açık bıraktırıyor. Fakat bu 15 buçuk dakikalık şarkının her saniyesi gerçekten dinlemeye değer dostlarım. Ben dinlerken hiç sıkılmadım. Şarkı devam ettikçe, yeni riffler ve melodiler keşfediyorsunuz. Albüm için yazılan rifflere bayıldım. Yukarıda saydığım türlerin yanında birazcık da “Doom” etkilerini görmek de mümkün.

Alexander von Meilenwald

Gerek davul performansı gerekse de gitar rifflerinin haşinliği ile sizleri hemen etkisi altına alan bir albüm. Az önce de bahsettiğim atmosferi güçlendiren tınılar da olunca tadından yenmeyen bir albüme dönüşüyor Exuvia. Vokal performansı da ayrı bir güzel Alex abimizin. Oldukça bas bir sesi var ve bu bas ses burütal vokal ile gayet güzel bir etkileşim yakalamış. Beni rahatsız eden tek bir şey vardı bu albümde; o da kadın vokalin performansları. O kimdir bilmiyorum ama bence çok gereksiz olmuş. Sadece Alex ve o yaşlı sesi çıkaran arkadaş olsaydı ( ya da o da Alex olabilir) bence daha güzel olurdu. Bunun haricinde albüm için söyleyebileceğim olumsuz bir şey yok. Tek başına oldukça muazzam bir albüm ortaya koymuş Alex. The Ruins of Beverast’in önceki albümlerini de merak ettim. Kısa zamanda onlara da bir göz atacağım. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar görüşmek üzere dostlarım.

Albüm Puanı: 9/10



Yorumlar