Albüm Kritik 209 (System of A Down / Toxicity)

Merhaba dostlarım, birkaç gündür karanlık yerlerde dolaşıyoruz. Sanırım bugün kısa bir ara vermeliyiz bu karanlık gezmelere. Önceden de dediğim gibi Black Metal albüm silsilesine ara sıra ara verip farklı türlerden albümlerle biraz ortamın havasını değiştireceğim. O gün geldi işte. Bugün sizlere büyük ihtimalle ülkemizde bazı kesimin nefretle baktığı, grubun adı geçince küfürleri bastığı “System of A Down”un çıktığı yıldan bu yana Hard Rock camiasının en iyi albümlerinden biri olarak kabul edilen “Toxicity” adlı albümlerinden bahsedeceğim. System of A Down bildiğiniz üzere Ermeni bir grup ve ne yazık ki kendilerinin yaptıkları birkaç yersiz demeçten dolayı müziklerine bir şekilde politik işleri bulaştırmışlardır. Herkesin bir düşüncesi olabilir ve doğru kabul ettiği bazı yargıları olabilir ama bunu açık bir şekilde, tüm halkı aşağılayıcı şekilde dile getirmesi oldukça yanlış. Fakat biz System of A Down’un bu demeçlerinden arındırıp harikulade albümleri Toxicity’den öyle bahsedeceğiz.

1994 yılında kurulmuş olan System of A Down oldukça ses getirmiş bir gruptur. Tüm dünya çapında öylesine yüksek bir başarıya ulaşmış ki bu grup, hemen hemen bilmeyen yok diyebiliriz. Hatta Toxicity albümleri dünya çapında 12 milyon satarak bilmem kaç kere platin albüm ödülünü almıştır. Ayrıca 2006 yılında da Grammy ödülünü kazanmıştır “B.Y.O.B” adlı şarkıları ile. Toxicity grubun ikinci stüdyo albümüdür. Daha ikinci albümlerinde böylesine başarılar elde etmiş gruba kulak vermemem olmazdı zaten. Geç bile kaldım. İşin dramatik yanı System of A Down 2006 yılında dağılmış fakat 2010 yılında tekrar bir araya gelmiştir. Fakat 2010 yılından bu yana da bir üretkenlikleri olmamıştır. System of A Down’u en farklı kılan faktör hiç şüphesiz grubun kurucusu ve solisti olan “Serj Tankian”dır. Oldukça folklorik bir sese sahip olan bu adamın, sert şarkıları kendi tarzında öylesine güzel şekilde söylemesi oldukça dikkat çekicidir. Yanıksı bir sese sahip bu adamın System of A Down’un böylesine nam yapmasındaki en büyük etken olduğu belli. Zira grubun şarkılarının çoğunun bestecisi ve söz yazarıdır. Yani oldukça yetenekli bir arkadaştır kendisi. Ah, bir de saçma sapan söylemlerde bulunmasaymış daha iyi olacakmış ama neyse.

2001 yılında yayınlanan Toxicitiy’i baştan sona dinlediğim ilk günden beri sürekli bu albümün ne kadar güzel bir albüm olduğundan bahsediyorum. Gerçekten Hard Rock kategorisinde bunun gibi süper bir albümü kesinlikle dinlemedim. Ben şimdiden bu albümü 1. sıraya yerleştiririm kendi kategorisinde. Nu Metal’e de göz kırpıyor olsa da daha çok Hard Rock kategorisinde yer alan bir albümdür. Harikulade prodüksiyon işi hemen dikkatimi çekti. Gerçekten çok iyi bir sound yakalanmış albümde. Hiçbir şey kötü değil. Bütün enstrümanların çok net bir şekilde kulaklarda dans ediyor oluşu beni oldukça memnun etti. Albümde yer alan her şarkı kendisine sizi bağlayabiliyor dostlarım. Bu çok önemlidir. Çünkü genellikle albümlerde sizleri kendisine çeken şarkı sayısı belli bir sayıda oluyor ve diğer şarkılarda albümün içinde kendisini dinlettiriyor bir şekilde. Fakat o bir şekilde dinlettiren şarkılarda çok fazla bir şey bulamıyorsunuz. Hatta albümde yer alan folklorik bir enstrümantal şarkı olan “Arto” (bonus şarkı) bile çok iyi olmuş. Oldukça hardcore şarkılara sahip olmasının yanında bu şarkıların içinde yer alan gerek akustik geçişler gerekse de yöresel tınılar Toxicity’i sadece System of A Down’a özel bir albüm yapmaya yetiyor. Gitar riffleri çok basit olsa da kendisini dinlettiren şarkılara imza atmış grup. Kafa sallamanıza ve kendinizi oraya buraya savurmanıza yardımcı oluyorlar. Zaten System of A Down konserlerine şöyle bir göz atarsanız milletin nasıl kafayı yediğini görürsünüz. Basçı eleman “Shavo Odadjian” da üstüne düşeni gayet iyi bir şekilde yerine getirmiş. Davul atakları da yine Toxicity’nin en can alıcı unsurlarından dostlarım. Zira temposu oldukça yüksek bir şekilde ilerliyor genellikle şarkılar.

Gelelim esas bahsetmem gereken adam olan Serj Tankian’a. Bu dostumuzun sesi öylesine güçlü ki her şarkıda en az 3 farklı ses aralığı ile o gücünü gösteriyor. Bazen bağırıyor, bazen çok yumuşak söylüyor bazen de oldukça eğlenceli seslerle şarkıları da eğlenceli hale getiriyor. Müzikal yönü çok güçlü Serj’in. Birçok enstrüman da çalabilen bu adam Toxicity’de de klavye çalmış. Albümün en vurucu şarkısı hiç şüphesiz herkesin diline dolanan “Chop Suey!”. Gerçekten çok iyi bir melodi ve power rifflere sahip. Bu şarkı biraz da Punk kokuyor desem yalan olmaz. Tabi ki bu şarkının en çok akılda kalan şeyi ise Serj’in süper vokal performansıdır. Ben bütün şarkıları çok beğendim fakat benim için “Aerials” bütün şarkıların üstünde yer alıyor. Baştan sona efsane bir iş ortaya koymuş grup bu şarkıda. Çok iyi bir giriş ve çok estetik vokal performansı benim gözlerimin parlamasını sağladı. Elbette riffler de basit olmasına rağmen çok akılda kalıcı olmasıyla ağzınıza dolayacağınız bir şarkı haline geliyor.


Benim için Hard Rock kategorisinde ilk sıraya yerleşen Toxicity’i çalma listeme aldım bile. Dinlemekten oldukça mutlu olduğum bu albümü sizler de henüz dinlemediyseniz kesinlikle dinleyin derim. Şimdilik hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar