Albüm Kritik 192 (Iron Maiden / Dance of Death)

Merhaba sevgili MMSP okurları. Havaların bir garip olduğu şu günlerde benim için yapılacak en güzel uğraşlardan biri de buraya yazmak oluyor. Zaten yazdıkça da mutlu oluyorum. Sizlerin de fark ettiği üzere artık daha sık bir şekilde yazı girişi yapıyorum siteye. Umarım bu hep böyle devam eder. Malumunuz bazen elimde olmayan nedenlerden dolayı uzunca bir ara verebiliyorum. Şimdilik böyle bir şey söz konusu değil. Bir hafta boyunca sizleri pisliğe, karanlığa ve lanete boğduktan sonra bugün daha seksi bir albüm ile yolumuza devam ediyoruz. Tanrıların siteyi ziyaret etme zamanı geldi de diyebiliriz aslında bu duruma. Çünkü İngiliz Metal ilahları “Iron Maiden” 2003 yılında çıkardığı çok güzel albümü “Dance of Death” ile siteyi şenlendiriyor. Bu güzel albümün içini didik didik etmeye başlıyorum. Arkanıza yaslandınız mı?

Iron Maiden albümlerini dinlerken aslında Heavy Metal’in en sanatsal halini dinlemiş oluyoruz. Öylesine muazzam adamların bir araya gelip oluşturduğu bir grup ki, böylesine bir grubun bir daha oluşması bana imkânsız gibi geliyor. Bilemiyorum ileride böyle bir oluşum olur mu fakat olsa bile Maiden tadını vereceğini sanmıyorum. “Powerslave” benim en çok sevdiğim Iron Maiden albümüdür. Bu albümü ne zaman baştan sona dinlesem tüylerim diken diken olur. Sanki dev bir orkestranın ürettiği muhteşem şarkıları dinliyormuş gibi bir hisse kapılırım. Bir Beethoven veya Mozart dinliyormuşum gibi hissederim. Öylesine süper enstrümantal işlere şahit oluyorum. Bir diğer deli gibi dinlediğim Maiden albümü ise hiç şüphesiz Maiden hayranlarının da baş tacı yaptığı “Brave New World” adlı başyapıttır. Bu albümü dinlemek de yine bambaşka bir tat veriyor. Çok kaliteli bir şeye şahit oluyorsunuz. Bundan daha muazzam ne olabilir ki? Konumuz olan Dance of Death albümü ise benim bu zamana kadar öyle yoğun bir şekilde dinlemediğim, genellikle albümden birkaç şarkıyı dinleyip geçtiğim albüm olmuştur. Fakat bir yanım bu albümün tüm detaylarını merak etmiyor değildi. Özellikle geçen günlerde yoğun bir şekilde denk geldiğim “Rainmaker” adlı şarkılarını dinledikten sonra kesinlikle bu albümü baştan sona iyi bir şekilde dinleyip, deneyimlerimi sizlerle paylaşmalıyım diye düşündüm.

2003 yılında piyasaya çıkmış ve üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen Dance of Death bugün hala en çok dinlenen albümlerden biridir Heavy Metal camiasında. Zaten Maiden’ın yaptığı hemen hemen her albüm her daim tazeliğini korumuştur. Ne yazık ki hepsi diyemiyorum sizlerin de bildiği üzere “TheX Factor” ve “Virtual X” faciaları Iron Maiden’ın tarihe bıraktığı kara lekelerdir. Dance of Death’e yavaş yavaş giriyorsak albüm kapak resminden bahsetmeden geçemeyeceğim. Albüm kapağı için çok enfes bir çalışma diyemem ama çok kötü de değil. Belli ki cehennemden bir kareyi bizlere yansıtmak istemiş Maiden. Ortada yer alan ölüm meleği ve etrafındaki çıplak ve maskeli insanlar ile tasvir edilmek istenen cehennem, biraz da illüminati havası vermiyor da değil. Stanley Kubrick’in “Eyes Wide Shut”ta yer alan ayin sahnesinden bir kareye de benzettiğimden illüminati yorumunda bulunmak istedim. Dance of Death diğer birçok Maiden albümü gibi oldukça uzun metrajlı bir yapıttır. 68 dakikalık süresiyle albümü dinlemek isteyenlere oldukça keyif veren bir süre sunuyor. 68 dakikalık bir albüm olması Maiden için gayet normal bir süre sayılıyor. Çünkü inanılmaz derecede yaratıcılık gerektiren şarkılara imza atılıyor. Özellikle Bruce’un efsane şair gömleğine sahip olması ve yazılan muazzam bestelere gerçekten harikulade sözler yazması Dance of Death’te de yine ön plana çıkmış durumda. Bruce ve Adrian’ın geri dönüşü zaten Maiden’ı tekrar kendine getirmiştir. 2000 yılında çıkan Brave New World’ü dinlerken bu iki adamın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz. Zira öncesindeki iki albüm tam bir fiyasko olmuş maalesef. 2003 yılına gelindiğinde de Dance of Death, Brave New World’ün kaldığı yerden devam ediyor.

Fotoğraf Dance of Death dönemine aittir.

Altı muazzam müzisyenin Dance of Death için muazzam bir çaba gösterdiği çok belli oluyor dostlarım. Albümün açılış şarkısı (bana göre yazılmış en gaz Maiden şarkılarından biridir) “Wildest Dreams”ten son şarkı olan “Journeyman” (bu şarkıda bir başka Maiden kalitesidir)’e kadar dinlediğiniz bütün şarkılar sizi oldukça fazla tatmin ediyor. Bu albüm içinde yine yazma ve yaratma konusuna elini en çok atan isimler Bruce ve Harris oluyor. Fakat davulcumuz Nicko da Dance of Death için katkıda bulunmuştur. “New Frontier” adlı şarkılarının yazımında Nicko imzasını da görüyoruz. Bu arada Nicko’nun davulculuğunu çok seviyorum. Gerçekten tam bir profesyonel bu abimiz. Zilleri kullanımı beni benden alıyor. Adrian Smith de oldukça yeterli düzeyde katkıda bulunmuş. Zaten Maiden’ın muazzam rifflerinin çoğuna imza atan bu dostumuzdur. Belki çok cüretkâr olacak ama Adrian’sız bir Maiden düşünemiyorum ben. Olunca da neler olduğunu sizler de biliyorsunuz. Heavy Rifflerin oldukça iyi yazıldığı albümün en vurucu yanı elbette bu Heavy rifflerle dans eden melodik rifflerdir. Bu konuda Maiden’ın üzerine bir grup tanımıyorum. Zaten 3 gitaristi barındıran bir grubun böylesine işler yapması çok şaşırtıcı olmasa gerek. Evet, 3 gitaristin de birer virtüöz olması büyük bir avantaj tabi ki, buna diyecek bir sözüm yok. Iron Maiden albümlerinde genellikle savaşlardan, insanlıktan, hayallerden, tarihten, felsefeden, psikolojiden bahseden bir gruptur (yani her şeyden). Dance of Death’te de yine savaşın yarattığı felaket sonuçlardan ve insan ırkının doyumsuzluğundan bahseden şarkı sözlerine yer verilmiştir.

Dance of Death 11 şarkıdan oluşan en iyi Maiden albümlerinden biridir. Albümün en zayıf halkası olarak gördüğüm şarkı ise “Gates of Tomorrow”dur. Bu şarkı diğer şarkılara nazaran daha basit kalmıştır. Beni kendine çeken bir şarkı olmadı. Bruce’un sesinin muhteşemliği bu albümü dinlettiren en önemli detaylardan biridir. Tam bir tenor adam! Tam bir başyapıt özelliği taşıyan Dance of Death’i dinlemeyenleriniz varsa bence tam zamanı dostlarım. Daha fazla geç kalmayın. Kendinize iyi bakın ve hoşça kalın!

Albüm Puanı: 9/10




Yorumlar