Merhaba dostlarım bugün yeni bir aya başladık. Şubat ayının
açılışını da albüm kritiği ile yapıyoruz. Benim için en efsane grup haline
dönüşen, dinlemediğim bir gün olmayan ve Metal camiasında adeta dehşet
rüzgarları estiren “Deathspell Omega” tekrardan konuğum oluyor. Geçenlerde de
söylemiştim Deathspell Omega’nın bütün albümlerini aldım ve sırası ile
inceleyeceğim diye. Bugün sıra geldi yine bu Fransız iblislerin harikulade
albümlerinden birine. Geçen ay kaleme aldığım “Diabolus Absconditus” gibi bugün
siteyi kasvete bulayacak olan albüm “Chaining the Katechon” da yine tek
şarkıdan oluşan bir Deathspell Omega EP’si dostlarım. 2015 yılında çıkan Chaining
the Katechon’un kasvetine dalmaya hazır mısınız?
Deathspell Omega'nın şu ana kadar yaratmış olduğu her muazzamlığı dinlerken tüylerim diken diken oldu. Buna Drought da dâhil. Her ne kadar diğerlerinden biraz daha düz bir albüm olsa da. Her Deathspell Omega konulu yazıda söylediğim şeyi burada da tekrarlayacağım. Bu grubun yaptığı müziğin üzerine çıkabilecek bir grup potansiyeli dahi görmedim ben daha. Resmen Avant-Garde Black Metal’in tek borusu öten grubu oldu Fransız şeytan tohumları. Kimlikleri belli olmayan Deathspell Omega üyelerine olan saygım ve sevgim öylesine büyük ki, her dinlediğim şarkılarında daha da büyüyor. Çünkü yaptıkları şarkılar öyle herkesin yaratma yeteneğinde var olabilecek şarkılar değil. Gerçekten çok merak ediyorum dostlarım, öylesine karmaşık riffler, davul çeşitlemeleri ve sayfalarca şarkı sözlerini nasıl bir araya getiriyor bu grup? Bu adamların sıradan insanlar olmadığı aşikar. Fakat ben artık bu ahlaksızların insan olmadığını düşünmeye başladım. Belli ki cehennemden sıkılmış birkaç kendini bilmez dünyaya gelip ortalığı mahvetmek istemiş. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Çünkü Deathspell Omega’nın yaptığı müziğe ne yazık ki mantıklarımız çaresiz kalıyor.
Diabolus Absconditus’u dinlediğim zaman 22 dakikadan oluşan tek şarkıyı dinlemek beni oldukça yıpratmıştı. Düşünsenize kulaklarınızda bitmek bilmeyen lanet okumalar eşliğinde beyin yakan bir müziğin olduğunu? Fakat o albümde bazı noktaları çok sevememiştim. Özellikle akustik pasajını pek beğenmemiştim o EP’nin. Esas konuğumuz olan Chaining the Katechon’u yaklaşık 1 aydan beri dinliyorum dostlarım. İlginç bir şey söylemek istiyorum size bu şarkıyı dinlemek isteyenleriniz varsa çok yüksek sesle dinlememenizi öneririm dostlarım. Çünkü kısık sesin bir tık üzeri bir ses ile dinlediğinizde şarkıda var olan bütün detaylar kulaklarınıza berrak bir şekilde geliyor. Deathspell Omega riff yazma konusunda bambaşka bir boyutta yer alıyor. Yani öyle hafızada kalıcı rifflere imza atan bir grup değil genelde. Çünkü adamlar yarattıkları şarkıları öylesine karanlık rifflerle meydana getiriyorlar ki, daha önce ne böylesini duymuş oluyorsunuz ne de denk gelmiş oluyorsunuz. Şarkının 1 dakikalık kısmında bile öylesine çok fazla değişkenlik var ki, bizler sadece ağzımız açık bir şekilde dinliyoruz. Chaining the Katechon’da işte bütün bu saydığım matematiksel zorlukların hepsini barındırıyor. Daha önce hiç Deathspell Omega dinlememiş birisi için büyük ihtimalle baş ağrısı olacaktır bu EP (ya da şarkı, her neyse işte). Prodüksiyon kalitesi yine klasik Deathspell Omega kalitesinde olmuş. Bütün o kaosu dibine kadar yaşıyorsunuz. Şunu şimdiden söylemek istiyorum sizlere dostlarım; Chaining the Katechon benim bu iblislerden dinlediğim en güzel şarkılardan biri oldu. Öylesine muazzam bir atmosferi var ki şarkının, her değişkenlikte bambaşka bir ruh haline bürünüyorsunuz. Herhalde yazılan gitar rifflerinin, davul çeşitlemelerinin ne kadar efsane olduğundan bahsetmeme gerek bile yok diye düşünüyorum.
Deathspell Omega şarkı sözlerini yazarken en çok etkilendiği Fransız filozof, antropolog, sosyolog ve yazar olan “Georges Bataille”nın düşüncelerini yansıtmış. Zaten albüme adını veren Katechon’da Deccal’in yükselişini sağlayan ve İsa’nın bir daha dünyaya gelmesini engelleyen varlıktır. O yüzdendir ki Katechon’un zincirini kırın diye haykırıyor Deathspell Omega. Yine muntazam şekilde yazılmış şarkı sözleri aynı muntazamlıkla Chaning the Katechon’u oluşturan harikulade rifflere yedirilmiş. Söyleyecek daha fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dört dörtlük bir Deathspell Omega başyapıtı dinlemek istiyorsanız daha fazla geç kalmayın. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Deathspell Omega'nın şu ana kadar yaratmış olduğu her muazzamlığı dinlerken tüylerim diken diken oldu. Buna Drought da dâhil. Her ne kadar diğerlerinden biraz daha düz bir albüm olsa da. Her Deathspell Omega konulu yazıda söylediğim şeyi burada da tekrarlayacağım. Bu grubun yaptığı müziğin üzerine çıkabilecek bir grup potansiyeli dahi görmedim ben daha. Resmen Avant-Garde Black Metal’in tek borusu öten grubu oldu Fransız şeytan tohumları. Kimlikleri belli olmayan Deathspell Omega üyelerine olan saygım ve sevgim öylesine büyük ki, her dinlediğim şarkılarında daha da büyüyor. Çünkü yaptıkları şarkılar öyle herkesin yaratma yeteneğinde var olabilecek şarkılar değil. Gerçekten çok merak ediyorum dostlarım, öylesine karmaşık riffler, davul çeşitlemeleri ve sayfalarca şarkı sözlerini nasıl bir araya getiriyor bu grup? Bu adamların sıradan insanlar olmadığı aşikar. Fakat ben artık bu ahlaksızların insan olmadığını düşünmeye başladım. Belli ki cehennemden sıkılmış birkaç kendini bilmez dünyaya gelip ortalığı mahvetmek istemiş. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Çünkü Deathspell Omega’nın yaptığı müziğe ne yazık ki mantıklarımız çaresiz kalıyor.
Diabolus Absconditus’u dinlediğim zaman 22 dakikadan oluşan tek şarkıyı dinlemek beni oldukça yıpratmıştı. Düşünsenize kulaklarınızda bitmek bilmeyen lanet okumalar eşliğinde beyin yakan bir müziğin olduğunu? Fakat o albümde bazı noktaları çok sevememiştim. Özellikle akustik pasajını pek beğenmemiştim o EP’nin. Esas konuğumuz olan Chaining the Katechon’u yaklaşık 1 aydan beri dinliyorum dostlarım. İlginç bir şey söylemek istiyorum size bu şarkıyı dinlemek isteyenleriniz varsa çok yüksek sesle dinlememenizi öneririm dostlarım. Çünkü kısık sesin bir tık üzeri bir ses ile dinlediğinizde şarkıda var olan bütün detaylar kulaklarınıza berrak bir şekilde geliyor. Deathspell Omega riff yazma konusunda bambaşka bir boyutta yer alıyor. Yani öyle hafızada kalıcı rifflere imza atan bir grup değil genelde. Çünkü adamlar yarattıkları şarkıları öylesine karanlık rifflerle meydana getiriyorlar ki, daha önce ne böylesini duymuş oluyorsunuz ne de denk gelmiş oluyorsunuz. Şarkının 1 dakikalık kısmında bile öylesine çok fazla değişkenlik var ki, bizler sadece ağzımız açık bir şekilde dinliyoruz. Chaining the Katechon’da işte bütün bu saydığım matematiksel zorlukların hepsini barındırıyor. Daha önce hiç Deathspell Omega dinlememiş birisi için büyük ihtimalle baş ağrısı olacaktır bu EP (ya da şarkı, her neyse işte). Prodüksiyon kalitesi yine klasik Deathspell Omega kalitesinde olmuş. Bütün o kaosu dibine kadar yaşıyorsunuz. Şunu şimdiden söylemek istiyorum sizlere dostlarım; Chaining the Katechon benim bu iblislerden dinlediğim en güzel şarkılardan biri oldu. Öylesine muazzam bir atmosferi var ki şarkının, her değişkenlikte bambaşka bir ruh haline bürünüyorsunuz. Herhalde yazılan gitar rifflerinin, davul çeşitlemelerinin ne kadar efsane olduğundan bahsetmeme gerek bile yok diye düşünüyorum.
Deathspell Omega şarkı sözlerini yazarken en çok etkilendiği Fransız filozof, antropolog, sosyolog ve yazar olan “Georges Bataille”nın düşüncelerini yansıtmış. Zaten albüme adını veren Katechon’da Deccal’in yükselişini sağlayan ve İsa’nın bir daha dünyaya gelmesini engelleyen varlıktır. O yüzdendir ki Katechon’un zincirini kırın diye haykırıyor Deathspell Omega. Yine muntazam şekilde yazılmış şarkı sözleri aynı muntazamlıkla Chaning the Katechon’u oluşturan harikulade rifflere yedirilmiş. Söyleyecek daha fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dört dörtlük bir Deathspell Omega başyapıtı dinlemek istiyorsanız daha fazla geç kalmayın. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder