Merhaba dostlarım Tribulation’un muhteşem albümü Down Below’un
sitenin manşetinde kalmasını istediğim için bir süre, siteye yazı girişi
yapmadım. Bu arada da sizlere bahsetmek için yeni albüm kritik listesi
oluşturdum. Yine dolu dolu bir albüm kritik silsilesine tutacağım sizleri. 2018’in
artık ilk ayının sonuna geldik. Bu albüm değerlendirmesi ile bu ayın kapanışını
yapıyor olacağız. Yaklaşık 4 yıl önce Hollandalı Death Metal grubu Bodyfarm’ın “TheComing Scourge” adlı albümlerini incelemiştim sitede. Oldukça amatör ve özensiz
bir yazı yazmışım gerçekten neyse ki giderek düzeltmişim yazılarımı. Yoksa
durum vahimmiş. Fakat o haliyle de bir şeyler anlatmışım. Bugün artık daha iyi
bir makale ile sizlere Bodyfarm’ın 2015 yılında çıkan “Battle Breed” adlı
albümünden bahsedeceğim.
The Coming Scourge’a puan konusunda sanırım birazcık haksızlık etmişim. Çünkü son zamanlarda o albüme bir geri dönüş yaptım ve dinlediğimde de oldukça zevk aldım. Oldukça gaz bir albüm olması ve gayet iyi bir prodüksiyon ile gelmesi beni memnun etti. O zaman bu albümü çok beğenmememin en büyük nedeni Death Metal’in o ağırlığına yeni yeni alışıyor olmamdan kaynaklanıyordu büyük ihtimalle. Neyse sonuçta insanların düşünceleri değişebilir, benim de The Coming Scourge için daha olumlu yönde değişti fikirlerim. Şimdi gelelim bugünün esas konuğumuz olan Battle Breed’e. Yine Bodyfarm konseptini bozmamış ve savaş temalı şarkılarına kaldığı yerden devam etmiş. Sonuçta adamlar kendilerine bir tema belirlemiş ve o tema üzerinden her albümlerini şekillendiriyorlar. Açıkçası benim çok bayılarak dinlediğim şarkı sözleri konusu değildir savaş konusu. Neyse çok da söz kısmına girmeyelim ne de olsa birinci önceliğimiz müzik oluyor. Battle Breed tıpkı The Coming Scourge gibi oldukça gaz bir albüm olmuş. Dinledikçe oldukça kendini enerjik hissediyorsunuz. Yine 11 şarkıdan oluşan güzel bir şarkı listesi ile bizleri selamlıyor.
Prodüksiyon açısından bir önceki albümlerine nazaran biraz daha tizleşmiş soundu. Fakat ben bu haliyle de gayet başarılı buldum. Kaldı ki albümün yine tok bir soundu var ama bir önceki albüm kadar değil. The Coming Scourge riff yazımı konusunda genellikle basit düzeyde seyreden bir albümdü. Fakat Battle Breed öküz gibi rifflerin yanı sıra daha iyi yazılmış melodik riffleri ile kulak kabarttırıyor kendisine. Bodyfarm bu defa potansiyellerini çok daha iyi kullanmışlar ve çıtayı yukarıya doğru taşıma konusunda çok iyi bir adım atmışlar. Battle Breed’in melodik riffleri öyle kulaklarımıza kuş cıvıltıları falan getirmiyor elbette. Melodik ama sert bir melodik yapısı var rifflerin. Bodyfarm riff yazımı konusunda açıkçası beni oldukça tatmin etti. Evet, birkaç şarkılarını dinlerken “sanki ben bunu daha önce dinlemiştim” gibi hislere kapılıyorsunuz. Diğer grupların etkisi altında kaldıklarını biraz fazla hissediyorsunuz. Özellikle “The Last Crusade” şarkılarını dinlerken “Amon Amarth” dinliyormuşum hissine kapıldım bir anda. Gitarların başındaki “Thomas Wouters (vokal aynı zamanda) ve Bram Hilhorst”un ellerinden gelenleri en iyi şekilde bu albüme yansıtmaya çalıştıkları aşikar. Mükemmel diyemem elbette ama gayet iyi performans sergilemiş bu iki ağır adam. Bence albümün en göze batan enstrümanı bas gitar olmuş. “Alex Seegers” adındaki insan azmanı çok iyi iş çıkarmış gerçekten. Zaten albümü dinlediğinizde bas gitarın öyle arka planda falan olmadığını fark edeceksiniz. Death Metal’de bas gitarın bu denli ön plana çıkıyor olmasını ben çok seviyorum. Davulcu dostumuz “Quint Meerbeek” bu defa daha yaratıcı işler ortaya koymuş. Çeşitlemelerini oldukça arttırmış ki benim The Coming Scourge’da da dile getirdiğim bir eksikliği gidermiş.
Battle Breed bana göre her şeyi ile derli toplu bir albüm olmuş. Dinleyicisini sıkmayan, hatta enerjisini tavan yaptıran bir albüm olmuş. Bodyfarm bu defa doğru parçaları bir araya getirmiş. Benim zevkle dinlediğim ve dinlemeye devam edeceğim bir albüm olmuş. Özellikle spor yaparken oldukça gaz veriyor Bodyfarm’ın şarkıları. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar dostlarım. Unutmadan albüm kapakları yine leş gibi olmuş. Bodyfarm’ın güzel bir albüm kapağı ile geleceği yılı dört gözle bekliyorum. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
The Coming Scourge’a puan konusunda sanırım birazcık haksızlık etmişim. Çünkü son zamanlarda o albüme bir geri dönüş yaptım ve dinlediğimde de oldukça zevk aldım. Oldukça gaz bir albüm olması ve gayet iyi bir prodüksiyon ile gelmesi beni memnun etti. O zaman bu albümü çok beğenmememin en büyük nedeni Death Metal’in o ağırlığına yeni yeni alışıyor olmamdan kaynaklanıyordu büyük ihtimalle. Neyse sonuçta insanların düşünceleri değişebilir, benim de The Coming Scourge için daha olumlu yönde değişti fikirlerim. Şimdi gelelim bugünün esas konuğumuz olan Battle Breed’e. Yine Bodyfarm konseptini bozmamış ve savaş temalı şarkılarına kaldığı yerden devam etmiş. Sonuçta adamlar kendilerine bir tema belirlemiş ve o tema üzerinden her albümlerini şekillendiriyorlar. Açıkçası benim çok bayılarak dinlediğim şarkı sözleri konusu değildir savaş konusu. Neyse çok da söz kısmına girmeyelim ne de olsa birinci önceliğimiz müzik oluyor. Battle Breed tıpkı The Coming Scourge gibi oldukça gaz bir albüm olmuş. Dinledikçe oldukça kendini enerjik hissediyorsunuz. Yine 11 şarkıdan oluşan güzel bir şarkı listesi ile bizleri selamlıyor.
Prodüksiyon açısından bir önceki albümlerine nazaran biraz daha tizleşmiş soundu. Fakat ben bu haliyle de gayet başarılı buldum. Kaldı ki albümün yine tok bir soundu var ama bir önceki albüm kadar değil. The Coming Scourge riff yazımı konusunda genellikle basit düzeyde seyreden bir albümdü. Fakat Battle Breed öküz gibi rifflerin yanı sıra daha iyi yazılmış melodik riffleri ile kulak kabarttırıyor kendisine. Bodyfarm bu defa potansiyellerini çok daha iyi kullanmışlar ve çıtayı yukarıya doğru taşıma konusunda çok iyi bir adım atmışlar. Battle Breed’in melodik riffleri öyle kulaklarımıza kuş cıvıltıları falan getirmiyor elbette. Melodik ama sert bir melodik yapısı var rifflerin. Bodyfarm riff yazımı konusunda açıkçası beni oldukça tatmin etti. Evet, birkaç şarkılarını dinlerken “sanki ben bunu daha önce dinlemiştim” gibi hislere kapılıyorsunuz. Diğer grupların etkisi altında kaldıklarını biraz fazla hissediyorsunuz. Özellikle “The Last Crusade” şarkılarını dinlerken “Amon Amarth” dinliyormuşum hissine kapıldım bir anda. Gitarların başındaki “Thomas Wouters (vokal aynı zamanda) ve Bram Hilhorst”un ellerinden gelenleri en iyi şekilde bu albüme yansıtmaya çalıştıkları aşikar. Mükemmel diyemem elbette ama gayet iyi performans sergilemiş bu iki ağır adam. Bence albümün en göze batan enstrümanı bas gitar olmuş. “Alex Seegers” adındaki insan azmanı çok iyi iş çıkarmış gerçekten. Zaten albümü dinlediğinizde bas gitarın öyle arka planda falan olmadığını fark edeceksiniz. Death Metal’de bas gitarın bu denli ön plana çıkıyor olmasını ben çok seviyorum. Davulcu dostumuz “Quint Meerbeek” bu defa daha yaratıcı işler ortaya koymuş. Çeşitlemelerini oldukça arttırmış ki benim The Coming Scourge’da da dile getirdiğim bir eksikliği gidermiş.
Battle Breed bana göre her şeyi ile derli toplu bir albüm olmuş. Dinleyicisini sıkmayan, hatta enerjisini tavan yaptıran bir albüm olmuş. Bodyfarm bu defa doğru parçaları bir araya getirmiş. Benim zevkle dinlediğim ve dinlemeye devam edeceğim bir albüm olmuş. Özellikle spor yaparken oldukça gaz veriyor Bodyfarm’ın şarkıları. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar dostlarım. Unutmadan albüm kapakları yine leş gibi olmuş. Bodyfarm’ın güzel bir albüm kapağı ile geleceği yılı dört gözle bekliyorum. Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Yorumlar
Yorum Gönder