Merhaba sevgili günahkar dostlarım. Kızdınız mı? Kızmadınız
biliyorum. Çünkü dünyanın çoğunluğuna göre Metal müzik dinliyorsanız şeytana
bulaşmışsınız demektir. Dünyanın geri kalanı kendilerine biçtikleri tanrı
sıfatıyla hiç günahkar değiller zaten. Varsınlar bizi böyle adlandırsınlar. Çok
umurumuzda idi. Bugün sizlere sunacağım albümü yaratan gruptan mütevellit böyle
bir giriş yaptım aslında. Çünkü bu adamlar da Metal’in en pislik tarafını
seçmişler üretmek için. Eh, bize de güzel güzel dinlemek düşüyor haliyle. Geçenlerde
Cavalera Conspiracy ile birlikte gittiğimiz Güney Amerika’ya tekrar gidiyoruz
dostlarım. Bu defa güzellikler ülkesi, tertemiz ülke ve tütün ürünlerine karşı olan
güçlü tutumu ile son zamanların en çok bahsedilen ülkesi Kolombiyalı
Avant-Garde Black Metal grubu “Ignis Haereticum”un 2017 yılında çıkmış ve
oldukça da ses getirmiş olan “Autocognition of Light” albümünün kuytu
köşelerine kadar gideceğiz.
Daha önce bir haber olduğum Ignis Haereticum’dan “Metal Injection” adlı güzide site sayesinde haberdar oldum. Ya da Metal Hammer mıydı? Neyse canım sonuçta dünyaca ünlü metal sitelerinden birinden haberdar oldum. Özellikle Deathspell Omega’ya olan benzerliklerinden bahsedilince ben de şöyle “kimmiş lan bu değişikler” diyerek bir göz atmak istedim. 2007 yılında kurulmuş olan grubun 2 kişiden oluşan ve kendilerine “Fr. M.H. DCXVI (bas gitar, söz yazarlığı ve geri vokal) ve Fr. D.M (gitar ve vokal)” diye takma isim takan (lanet olsun sizin bulacağınız takma isme yazana kadar anam ağladı) ve kimliklerini gizleyen bu tipler Ignis Haereticum’ı daha da gizemli hale getiriyor. Avant-garde tarzda Black Metal yaptıkları için oldukça dikkatli dinlemek gerekiyor bu grubu. Çünkü işin içine beyin zorlayan hareketler giriyor ve bu albümü çözmeye çalışırken bazen yorucu olabiliyor. Bunu Deathspell Omega dinlerken oldukça fazla yaşamış biri olarak söylüyorum. Fakat bu yorucu olma durumu albüme dibiniz düştüğü anda kendini hayranlığa bırakıyor.
Grubun esinlendiği şeyler ise dağlar, kırlar ve gökyüzünde parlayan güneştir. Elbette şaka yapıyorum bu dostlarımız da yine sapkınlık yolunda ilerleyen ve ilerledikleri yerlere de pisliklerini sıçratan adamlardır. Şeytan ve kara büyü ile ilgili iç açıcı şarkı sözleriyle yaptıkları hayvan gibi müziği birleştiriyorlar. İlk dinlediğimde açıkçası pek çözemedim grubu. Evet, avant-garde bir yapı var fakat bu ne derece iyi olmuş ilk dinlemede anlayamadım. Bir sonraki dinlememde ise taşlar biraz daha yerine oturmaya başladı. Albümde var olan 6 şarkı adeta bir makinanın dişlileri gibi olmuş. Herhangi birini albümden çıkarmaya kalkarsanız o albüm adeta duracakmış gibi bir hava veriyor. Güçlü bir sounda sahip Autocognition of Light ve bu güçlü soundu oldukça iyi bir prodüksiyona borçlular. Bu albümün tınısı bana “The Synarchy of MoltenBones”u hatırlattı. Hemen hemen aynı sounda sahipler. Autocognition of Light belki bir tık daha tok bir sounda sahip olabilir. Vokal konusu bence bu tip müzik yapan gruplar için oldukça fazla önem arz ediyor. Öyle görünüyor ki vokalde de yine bir Deathspell Omega öykünmesi geriyoruz. Oldukça benzer bir böğürme sesi çıkarıyor adını buraya yazıp zaman kaybetmek istemediğim şahıs (adama trip atıyormuşum gibi oldu). Gerçi bu adamın da adı kısaydı yahu. Olsun yazmayacağım, fakat onun yerine bir ton böyle saçma şeyler yazdım.
Albüm için yazılan riffler oldukça iyiler dostlarım. Özellikle sağlı sollu âşık atışması gibi bir riff curcunasının ortasında kalıyorsunuz bazı şarkılarda. Kulaklıkla dinlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Davulcu dostumuz her kimse oldukça iyi bir iş çıkarmış. Zaten Avant-garde albümlerin en serseri elemanı genelde davulcular oluyor. Evet, uç noktada yazılmış gitar riffleri de oldukça yaramaz ama davul bir iki tık daha ötesinde yer alıyor. Albümde 6 şarkı olmasına rağmen albümün süresi 40 dakika dostlarım. Şarkı uzunlukları biraz uzun ama emin olun kendilerini dinlettiriyorlar. Özellikle 4 numaralı şarkı olan “Ekstasis” oldukça gizemli bir hava katmış albüme. Sırada ne var, hangi şeytanlık geliyor diye merak ediyorsunuz. Albümü aslında beğendim fakat tam olarak değil. Benim için sanki birkaç şey daha olması gerekiyordu bu albümün çok iyi bir albüm olması için. Belki şeytani atmosferi daha fazla hissettirebilirlerdi. Yazılan rifflerin birçoğunun tüyler ürpertici olmasını beklerdim. Fakat ne yazık ki öyle değil. Bu rifflerde ben sadece “biz öküz gibi gitar çalabiliyoruz” dediklerini görebildim. Fakat Deathspell Omega’nın açtığı bu yolda oldukça emin adımlarla yürüyen bir grup Ignis Haereticum. Eminim gittikçe işleri daha da çirkinleştirecekler ve ortaya dehşete düşeceğimiz albümler çıkaracaklar. Bir başka yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8,5/10
Daha önce bir haber olduğum Ignis Haereticum’dan “Metal Injection” adlı güzide site sayesinde haberdar oldum. Ya da Metal Hammer mıydı? Neyse canım sonuçta dünyaca ünlü metal sitelerinden birinden haberdar oldum. Özellikle Deathspell Omega’ya olan benzerliklerinden bahsedilince ben de şöyle “kimmiş lan bu değişikler” diyerek bir göz atmak istedim. 2007 yılında kurulmuş olan grubun 2 kişiden oluşan ve kendilerine “Fr. M.H. DCXVI (bas gitar, söz yazarlığı ve geri vokal) ve Fr. D.M (gitar ve vokal)” diye takma isim takan (lanet olsun sizin bulacağınız takma isme yazana kadar anam ağladı) ve kimliklerini gizleyen bu tipler Ignis Haereticum’ı daha da gizemli hale getiriyor. Avant-garde tarzda Black Metal yaptıkları için oldukça dikkatli dinlemek gerekiyor bu grubu. Çünkü işin içine beyin zorlayan hareketler giriyor ve bu albümü çözmeye çalışırken bazen yorucu olabiliyor. Bunu Deathspell Omega dinlerken oldukça fazla yaşamış biri olarak söylüyorum. Fakat bu yorucu olma durumu albüme dibiniz düştüğü anda kendini hayranlığa bırakıyor.
Grubun esinlendiği şeyler ise dağlar, kırlar ve gökyüzünde parlayan güneştir. Elbette şaka yapıyorum bu dostlarımız da yine sapkınlık yolunda ilerleyen ve ilerledikleri yerlere de pisliklerini sıçratan adamlardır. Şeytan ve kara büyü ile ilgili iç açıcı şarkı sözleriyle yaptıkları hayvan gibi müziği birleştiriyorlar. İlk dinlediğimde açıkçası pek çözemedim grubu. Evet, avant-garde bir yapı var fakat bu ne derece iyi olmuş ilk dinlemede anlayamadım. Bir sonraki dinlememde ise taşlar biraz daha yerine oturmaya başladı. Albümde var olan 6 şarkı adeta bir makinanın dişlileri gibi olmuş. Herhangi birini albümden çıkarmaya kalkarsanız o albüm adeta duracakmış gibi bir hava veriyor. Güçlü bir sounda sahip Autocognition of Light ve bu güçlü soundu oldukça iyi bir prodüksiyona borçlular. Bu albümün tınısı bana “The Synarchy of MoltenBones”u hatırlattı. Hemen hemen aynı sounda sahipler. Autocognition of Light belki bir tık daha tok bir sounda sahip olabilir. Vokal konusu bence bu tip müzik yapan gruplar için oldukça fazla önem arz ediyor. Öyle görünüyor ki vokalde de yine bir Deathspell Omega öykünmesi geriyoruz. Oldukça benzer bir böğürme sesi çıkarıyor adını buraya yazıp zaman kaybetmek istemediğim şahıs (adama trip atıyormuşum gibi oldu). Gerçi bu adamın da adı kısaydı yahu. Olsun yazmayacağım, fakat onun yerine bir ton böyle saçma şeyler yazdım.
Albüm için yazılan riffler oldukça iyiler dostlarım. Özellikle sağlı sollu âşık atışması gibi bir riff curcunasının ortasında kalıyorsunuz bazı şarkılarda. Kulaklıkla dinlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Davulcu dostumuz her kimse oldukça iyi bir iş çıkarmış. Zaten Avant-garde albümlerin en serseri elemanı genelde davulcular oluyor. Evet, uç noktada yazılmış gitar riffleri de oldukça yaramaz ama davul bir iki tık daha ötesinde yer alıyor. Albümde 6 şarkı olmasına rağmen albümün süresi 40 dakika dostlarım. Şarkı uzunlukları biraz uzun ama emin olun kendilerini dinlettiriyorlar. Özellikle 4 numaralı şarkı olan “Ekstasis” oldukça gizemli bir hava katmış albüme. Sırada ne var, hangi şeytanlık geliyor diye merak ediyorsunuz. Albümü aslında beğendim fakat tam olarak değil. Benim için sanki birkaç şey daha olması gerekiyordu bu albümün çok iyi bir albüm olması için. Belki şeytani atmosferi daha fazla hissettirebilirlerdi. Yazılan rifflerin birçoğunun tüyler ürpertici olmasını beklerdim. Fakat ne yazık ki öyle değil. Bu rifflerde ben sadece “biz öküz gibi gitar çalabiliyoruz” dediklerini görebildim. Fakat Deathspell Omega’nın açtığı bu yolda oldukça emin adımlarla yürüyen bir grup Ignis Haereticum. Eminim gittikçe işleri daha da çirkinleştirecekler ve ortaya dehşete düşeceğimiz albümler çıkaracaklar. Bir başka yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8,5/10
Yorumlar
Yorum Gönder