Haftanın son gününden herkese selamlar ve sevgiler dostlarım. Bu
haftayı da artık bitirdik. Sizlere söz verdiğim 5 albüm kritiğinin sonuncusunu
birazdan okuyacaksınız. Bu defa olayları biraz daha yumuşatacağız. Daha melodik
denizlere yelken açacağız. Fakat sanmayın ki bu deniz ışıl ışıl maviliğini
bizlere yansıtacak. Yine karanlık gökyüzü altında yola revan olacağız. Yine bir
Fransız grup ile devam ediyoruz. Şu sıralar Fransız gruplar benim gönlümü fethediyorlar
ne yalan söyleyeyim. 2003 yılında temelleri atılan ve buna rağmen ilk
albümlerini 2010 yılında çıkaran “Les Discrets”nin işte o ilk albümünden
bahsediyor olacağım sizlere. “Septembre et Ses Dernières Pensées” işte o albümün ta
kendisidir.
Fransız grupların durdurulamaz yükselişi devam ediyor dostlarım. Hem de Metal müziğin hemen hemen bütün türlerinde oldukça güzel işler yapan Fransızları görüyoruz. Bu duruma oldukça fazla seviniyorum. Fransızca Öğretmeni olmama rağmen Fransız şarkılarını ve şarkıcılarını sevmiyorum. Tabi ki bu bahsettiğim pop kültürü ve türevlerinden doğan şarkılar ve şarkıcılardır. Bir Metal müzik dinleyicisi olarak benim bu açlığımı doyuran Fransız grupların artmasına çok seviniyorum. Bir ortamda Fransızca Öğretmeni olduğumu öğrendiklerinde bana sorulan “bak şu adamı dinliyor musun veya şu kadını dinliyor musun?” sorularına hayır deyip, örneğin ben Alcest dinliyorum diyebiliyorum artık! Tutturmuşlar bir Édith Piaf diye! Tamam anladık! Nasıl dolmuşsam artık bu konuda… Öhöm, tamam biz Septembre et Ses Dernières Pensées albümüne geri dönelim. Öncelikle Les Discrets’nin icra ettiği tür tıpkı Alcest gibi Shoegazing ve Post-Metal olarak adlandırılıyor. Büyülü melodilerle bezeli şarkıların aynı zamanda arkalarında yer alan distorsiyonlu gitar riffleri sentezlenmesi ile ortaya çıkan bir tür diyebiliriz kabaca. Çok fazla uçarı şarkıların yaratılmadığı bu türün zaten en vurucu yanı oldukça güzel tınıları bizlere sunuyor olması dostlarım. Alcest’i severek dinleyen biri olarak Les Discrets’yi de oldukça sevdim.
Septembre et Ses Dernières Pensées’nin yaratılma sürecinin en büyük oyuncularından biri “Audrey Hadorn” isimli hanım ablamızdır dostlarım. Çünkü bu güzel kadın albümde yer alan şarkıların (Chanson d’automne hariç) söz yazarıdır ve kendisi de yardımcı vokal olarak şarkıların söylenmesine de katkıda bulunmuştur. Ben çok sevdim Audrey’nin sesini. Les Discrets’yi farklı kılan noktalardan biri olma özelliği taşıyor. Söz yazarı bir grup için ne kadar önemliyse o sözleri melodilerle buluşturan besteci de elbette bir o kadar önemlidir. İşte burada da devreye grubun adeta beyni olan “Fursy Teyssier” devreye giriyor. Septembre et Ses Dernières Pensées için hem gitar, hem bas çalmış hem de şarkıları seslendirmiştir bu dostumuz. Fursy’nin sesine de ayrıca hayran kaldım. Açıkçası Les Discrets’de beni üzen bir durumla karşılaşmadım desem hiçte yalan olmaz. Belki çok cüretkâr olacak ama Alcest’ten daha başarılı buldum ben bu güzel insanlar topluluğunu.
Albüm prodüksiyon olarak fevkalade olmuş. Bir Post-Metal albümün tınısı nasıl olması gerekiyorsa aynen öyle olmuş. Kulaklarınızda dolaşan melodiler öylesine güzel bir his bırakıyor ki sizde, bu gezinti hiç bitmesin istiyorsunuz. “Winterhalter” lakaplı davulcu dostumuz da yine çaldığı enstrümanın hakkını verenlerden biri olmuş. Zillerin kullanımı beni oldukça mutlu etti. Tek düze bir davul çalmamak adına elinden gelenin en iyisin yapmış. Gerek coştuğu noktalardaki yaptığı hayvanlıklar gerekse de sakin şarkılarda davulunu okşadığı anlarda oldukça iyi bir çalış sergilemiş. Albüm için yazılmış riffler öyle kompleks riffler değil dostlarım. Kaldı ki zaten bu türde çok fazla kompleks riff göremezsiniz. Çünkü burada önemli olan şey şarkıların melodik yönüdür. Les Discrets de bunu kusursuza yakın bir şekilde başarmış zaten. Tek bir şarkıları bile beni baymadı dostlarım. Albüm atmosfer olarak bizlere hüznü, sevgiyi ve şaşkınlığı tattırıyor. Septembre et Ses Dernières Pensées’yi her dinlediğimde bir rahatlama hissediyorum. Çok yoğun geçen bir günün ardından şöyle bir sonbahar kokusu almak istiyorsanız illa dışarı çıkmanıza gerek yok. Bu albümü dinlemeniz de sizlere aynı duyguyu yaşatacaktır.
Üzerinde durulması gereken bir başka şey de şüphesiz albümün kapak resmidir. Çok güzel bir albüm kapak resmine sahip Septembre et Ses Dernières Pensées. Bu bile albümü dinlemeden bende bir merak uyandırmaya yetmişti. Les Discrets artık benim yeni favori gruplarımdan biri oldu ve ilerleyen zamanlarda diğer albümlerini de dinleyip sizlerle düşüncelerimi paylaşacağım burada. Her şeyin çok iyi olduğu bir çıkış albümü olan Septembre et Ses Dernières Pensées’den kıracak bir puan bulamıyorum ben. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Fransız grupların durdurulamaz yükselişi devam ediyor dostlarım. Hem de Metal müziğin hemen hemen bütün türlerinde oldukça güzel işler yapan Fransızları görüyoruz. Bu duruma oldukça fazla seviniyorum. Fransızca Öğretmeni olmama rağmen Fransız şarkılarını ve şarkıcılarını sevmiyorum. Tabi ki bu bahsettiğim pop kültürü ve türevlerinden doğan şarkılar ve şarkıcılardır. Bir Metal müzik dinleyicisi olarak benim bu açlığımı doyuran Fransız grupların artmasına çok seviniyorum. Bir ortamda Fransızca Öğretmeni olduğumu öğrendiklerinde bana sorulan “bak şu adamı dinliyor musun veya şu kadını dinliyor musun?” sorularına hayır deyip, örneğin ben Alcest dinliyorum diyebiliyorum artık! Tutturmuşlar bir Édith Piaf diye! Tamam anladık! Nasıl dolmuşsam artık bu konuda… Öhöm, tamam biz Septembre et Ses Dernières Pensées albümüne geri dönelim. Öncelikle Les Discrets’nin icra ettiği tür tıpkı Alcest gibi Shoegazing ve Post-Metal olarak adlandırılıyor. Büyülü melodilerle bezeli şarkıların aynı zamanda arkalarında yer alan distorsiyonlu gitar riffleri sentezlenmesi ile ortaya çıkan bir tür diyebiliriz kabaca. Çok fazla uçarı şarkıların yaratılmadığı bu türün zaten en vurucu yanı oldukça güzel tınıları bizlere sunuyor olması dostlarım. Alcest’i severek dinleyen biri olarak Les Discrets’yi de oldukça sevdim.
Septembre et Ses Dernières Pensées’nin yaratılma sürecinin en büyük oyuncularından biri “Audrey Hadorn” isimli hanım ablamızdır dostlarım. Çünkü bu güzel kadın albümde yer alan şarkıların (Chanson d’automne hariç) söz yazarıdır ve kendisi de yardımcı vokal olarak şarkıların söylenmesine de katkıda bulunmuştur. Ben çok sevdim Audrey’nin sesini. Les Discrets’yi farklı kılan noktalardan biri olma özelliği taşıyor. Söz yazarı bir grup için ne kadar önemliyse o sözleri melodilerle buluşturan besteci de elbette bir o kadar önemlidir. İşte burada da devreye grubun adeta beyni olan “Fursy Teyssier” devreye giriyor. Septembre et Ses Dernières Pensées için hem gitar, hem bas çalmış hem de şarkıları seslendirmiştir bu dostumuz. Fursy’nin sesine de ayrıca hayran kaldım. Açıkçası Les Discrets’de beni üzen bir durumla karşılaşmadım desem hiçte yalan olmaz. Belki çok cüretkâr olacak ama Alcest’ten daha başarılı buldum ben bu güzel insanlar topluluğunu.
Albüm prodüksiyon olarak fevkalade olmuş. Bir Post-Metal albümün tınısı nasıl olması gerekiyorsa aynen öyle olmuş. Kulaklarınızda dolaşan melodiler öylesine güzel bir his bırakıyor ki sizde, bu gezinti hiç bitmesin istiyorsunuz. “Winterhalter” lakaplı davulcu dostumuz da yine çaldığı enstrümanın hakkını verenlerden biri olmuş. Zillerin kullanımı beni oldukça mutlu etti. Tek düze bir davul çalmamak adına elinden gelenin en iyisin yapmış. Gerek coştuğu noktalardaki yaptığı hayvanlıklar gerekse de sakin şarkılarda davulunu okşadığı anlarda oldukça iyi bir çalış sergilemiş. Albüm için yazılmış riffler öyle kompleks riffler değil dostlarım. Kaldı ki zaten bu türde çok fazla kompleks riff göremezsiniz. Çünkü burada önemli olan şey şarkıların melodik yönüdür. Les Discrets de bunu kusursuza yakın bir şekilde başarmış zaten. Tek bir şarkıları bile beni baymadı dostlarım. Albüm atmosfer olarak bizlere hüznü, sevgiyi ve şaşkınlığı tattırıyor. Septembre et Ses Dernières Pensées’yi her dinlediğimde bir rahatlama hissediyorum. Çok yoğun geçen bir günün ardından şöyle bir sonbahar kokusu almak istiyorsanız illa dışarı çıkmanıza gerek yok. Bu albümü dinlemeniz de sizlere aynı duyguyu yaşatacaktır.
Üzerinde durulması gereken bir başka şey de şüphesiz albümün kapak resmidir. Çok güzel bir albüm kapak resmine sahip Septembre et Ses Dernières Pensées. Bu bile albümü dinlemeden bende bir merak uyandırmaya yetmişti. Les Discrets artık benim yeni favori gruplarımdan biri oldu ve ilerleyen zamanlarda diğer albümlerini de dinleyip sizlerle düşüncelerimi paylaşacağım burada. Her şeyin çok iyi olduğu bir çıkış albümü olan Septembre et Ses Dernières Pensées’den kıracak bir puan bulamıyorum ben. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder