Her sabah karanlıklara uyanmaktan sıkıldım. Anlamsız karanlıklar
bunlar. İşe gitmek, okula gitmek elbette anlam yüklü durumlar fakat bunun için
karanlıklarda yollara düşmek ne yazık ki çok saçma. Karanlıkları sevmiyor
muyum? Karanlıklar sevilir mi? Bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey varsa o da
karanlığın bazen kendisine hayran bıraktığıdır. Karanlık bütün yaşanmışlıkların
da üzerine örter. En azından gün doğana kadar yaşanmış iyi ya da kötü ne varsa
onları gizler. Sesleri de karanlık örter. Gecenin bir saati olduğunda sokakta
duyacağınız ses ya sarhoş arkadaşların sesi ya da birkaç otomobilin asfalt
üzerinde çıkardığı sestir. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Fakat siz hiç
karanlığın kendi sesine şahit oldunuz mu? Karanlığın fani dünyadaki sesi tekrardan
buraya konuk oluyor. Deathspell Omega’nın 2011 yılında çıkardığı ve uzun
metrajlı tek şarkıdan oluşan EP’si “Diabolus Absconditus”un karanlığına
elimizde el fenerlerimiz olmadan dalıyoruz.
Black Metal’in günümüzde oldukça fazla kollara ayrıldığına şahit oluyoruz. Saf Black Metal’den tutunda Atmospheric Black Metal’e kadar yelpaze gittikçe genişliyor. Bu genişleyen yelpazenin içinde bulunan alt türleri dinlemek ve keşfetmek de beni oldukça heyecanlandırıyor. Black Metal’ böylesine sarmadan önce olan ön yargılarımı Black Metal’in ne kadar fazla şeyi içinde barındırdığını anladıktan sonra kırdım. Her yeni keşfettiğim grupta ayrı ayrı nüansları buldum. Bu nüanslar beni bu türe daha da bağladı. Fakat ne zamanki Deathspell Omega’nın “Paracletus”unu dinledim, işte o zaman keşfedilmemiş hala çok fazla alt türler olduğunu anladım. Avant-garde Black Metal diye adlandırılıyor bu adamların yarattıkları müzik. Yukarıda da dedim ya resmen karanlığın sesi konumundalar. Fransa’nın en karanlık grubu olduğu kesin olan bu adamların kim oldukları ise hala bir muamma. Zaten bu adamların canlı performansını falan bulamazsınız. Ne konser veriyorlar ne de orada burada görünüyorlar. Yeterince çirkinleştiklerini düşündükleri anda da albüm yapıyorlar ve bu albümlerin %90’ı efsane kategorisinde yer alıyor.
Diabolus Absconditus'u aldığım ilk gün öylesine heyecanlıydım ki bir an önce bu albümü dinleyip düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyordum. Bu albümü 2 hafta önce aldığımı düşünürsek ne yazık ki düşüncelerimi hemen paylaşma olayını gerçekleştiremediğim kabak gibi ortaya çıkıyor. Bunun birinci nedeni 22 buçuk dakikalık tek şarkıdan oluşan bir EP olması. Yani tek şarkı dinliyorsunuz ama bu tek şarkı içinde neredeyse 4 şarkı barındırıyor. Haliyle bir anda sindirimi zor oluyor. Bir de aşırı bir Deathspell Omega hayranı olduğum için bir anda gaza gelip albümü yerlere göklere sığdıramayıp objektif bir değerlendirme yapamayacağımdan da korktum. Evet, Deathspell Omega benim ölüp bittiğim bir grup ama albümleri de objektif değerlendirmek gerekiyor. Diabolus Absconditus’u bu hafta boyunca oldukça yoğun bir şekilde dinledim. Yolda yürürken, toplu taşıma araçlarında, sporda ve hatta kitap okurken bile. Fakat kitap okurken dinlemeyin, okuduğunuzdan bir şey anlamıyorsunuz. Şarkı o kadar fazla kafa yorucu ki sadece şarkıya odaklanıyorsunuz. Bu EP hakkında öğrendiğim en ilginç şey ise, 2005 yılında “Crushing the Holy Trinity’ split” adlı çalışmanın yeniden 2011 yılında Diabolus Absconditus adı ile uyarlanması oldu.
Deathspell Omega'nın en iyi yaptığı şeylerden biri hiç şüphesiz bizlere vermek istediği o kasvetli, lanet ve sonsuz karanlık atmosferi hakkı ile vermesidir. Herhangi bir Deathspell Omega şarkısını dinlediğinizde bile bu havayı direkt solumaya başlıyorsunuz. Diabolus Absconditus’u dinlediğim süre boyunca da bu lanet havayı soludum. Uzun metrajlı bir şarkı ama yukarıda da dediğim gibi sanki birkaç şarkının birleştirilmiş hali gibi. Zaten grubun diskografisinde yer alan şarkıları daha önce dinlediyseniz genellikle uzun şarkılar yapıyorlar (bu kadar uzun süreli değil elbette) ve sizler de bu şarkıları dinlerken de kendinizi bir kaosun içinde hissediyorsunuz. Hem de üstesinden gelinmesi bir hayli zor bir kaostan bahsediyorum. EP prodüksiyon açısından yine harikulade olmuş. Keskin gitar tonları kulaklara zarar bir şekilde çıkıyor. Davul ise yine klasik bir Deathspell Omega albümünde olduğu gibi oldukça hırçın ve hayvansı bir şekilde albümde yer edinmiş. Fakat gel gelelim benim Diabolus Absconditus’ta beğenmediğim nokta ise şarkının akustik yapıya geçiş yaptığı o dilim olmuş. Birkaç dakika boyunca klasik gitarın ve bas gitarın sevişmesi ile geçen bu süre ne yazık ki Deathspell Omega yaratıcılığından bir hayli uzak. Önceki albümlerinde ve sonraki albümlerinde bu adamların neler yapabileceklerine şahit olduğumdan dolayı açıkçası böylesi bir kısmı ben Diabolus Absconditus’a yakıştıramadım. Zaten şarkının bu kısmında sıkıldığımı itiraf edebilirim. Şarkıları söyleyen yaratık abimize de yine saygılarımı sunuyorum. O ne muhteşem sestir öyle yahu! Böğürmek çok sanatsal bir şey olmasa da bu adam resmen kendi skalasında zirveyi oynuyor.
22 buçuk dakikalık şarkının çoğunun enstrümantal olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Dostlarım grubun şarkı sözleri inanılmaz derecede yetenek gerektiriyor. Yani böyle sözler yazmak istiyorsanız edebi yönünüzün ve felsefi yönünüzün oldukça kuvvetli olması gerekiyor. Zira Diabolus Absconditus için yazılan şarkı sözü neredeyse 3 sayfa a4 kâğıdına sığacak kadar bir uzunluğa sahip (yukarıda da paylaştım). Şarkı sözünde ise özetle yine şeytan, tanrı ve insan üçgeninde yer alan çatışmadan bahsediliyor. İnsanın var olmak için neye inanması gerektiğinden söz ediliyor. Tek şarkıdan oluşan bir EP’ye göre oldukça iyi bir atmosfer sunuyor bizlere Fransız iblisler. En iyi Deathspell Omega EP’si demek yanlış olur fakat Diabolus Absconditus yine bizleri bu gruba bir kez daha hayran bıraktırmaya yetiyor. Karanlık müziğin bekçilerini dinlemek bizim için en büyük şans! Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Black Metal’in günümüzde oldukça fazla kollara ayrıldığına şahit oluyoruz. Saf Black Metal’den tutunda Atmospheric Black Metal’e kadar yelpaze gittikçe genişliyor. Bu genişleyen yelpazenin içinde bulunan alt türleri dinlemek ve keşfetmek de beni oldukça heyecanlandırıyor. Black Metal’ böylesine sarmadan önce olan ön yargılarımı Black Metal’in ne kadar fazla şeyi içinde barındırdığını anladıktan sonra kırdım. Her yeni keşfettiğim grupta ayrı ayrı nüansları buldum. Bu nüanslar beni bu türe daha da bağladı. Fakat ne zamanki Deathspell Omega’nın “Paracletus”unu dinledim, işte o zaman keşfedilmemiş hala çok fazla alt türler olduğunu anladım. Avant-garde Black Metal diye adlandırılıyor bu adamların yarattıkları müzik. Yukarıda da dedim ya resmen karanlığın sesi konumundalar. Fransa’nın en karanlık grubu olduğu kesin olan bu adamların kim oldukları ise hala bir muamma. Zaten bu adamların canlı performansını falan bulamazsınız. Ne konser veriyorlar ne de orada burada görünüyorlar. Yeterince çirkinleştiklerini düşündükleri anda da albüm yapıyorlar ve bu albümlerin %90’ı efsane kategorisinde yer alıyor.
Diabolus Absconditus'u aldığım ilk gün öylesine heyecanlıydım ki bir an önce bu albümü dinleyip düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyordum. Bu albümü 2 hafta önce aldığımı düşünürsek ne yazık ki düşüncelerimi hemen paylaşma olayını gerçekleştiremediğim kabak gibi ortaya çıkıyor. Bunun birinci nedeni 22 buçuk dakikalık tek şarkıdan oluşan bir EP olması. Yani tek şarkı dinliyorsunuz ama bu tek şarkı içinde neredeyse 4 şarkı barındırıyor. Haliyle bir anda sindirimi zor oluyor. Bir de aşırı bir Deathspell Omega hayranı olduğum için bir anda gaza gelip albümü yerlere göklere sığdıramayıp objektif bir değerlendirme yapamayacağımdan da korktum. Evet, Deathspell Omega benim ölüp bittiğim bir grup ama albümleri de objektif değerlendirmek gerekiyor. Diabolus Absconditus’u bu hafta boyunca oldukça yoğun bir şekilde dinledim. Yolda yürürken, toplu taşıma araçlarında, sporda ve hatta kitap okurken bile. Fakat kitap okurken dinlemeyin, okuduğunuzdan bir şey anlamıyorsunuz. Şarkı o kadar fazla kafa yorucu ki sadece şarkıya odaklanıyorsunuz. Bu EP hakkında öğrendiğim en ilginç şey ise, 2005 yılında “Crushing the Holy Trinity’ split” adlı çalışmanın yeniden 2011 yılında Diabolus Absconditus adı ile uyarlanması oldu.
Deathspell Omega'nın en iyi yaptığı şeylerden biri hiç şüphesiz bizlere vermek istediği o kasvetli, lanet ve sonsuz karanlık atmosferi hakkı ile vermesidir. Herhangi bir Deathspell Omega şarkısını dinlediğinizde bile bu havayı direkt solumaya başlıyorsunuz. Diabolus Absconditus’u dinlediğim süre boyunca da bu lanet havayı soludum. Uzun metrajlı bir şarkı ama yukarıda da dediğim gibi sanki birkaç şarkının birleştirilmiş hali gibi. Zaten grubun diskografisinde yer alan şarkıları daha önce dinlediyseniz genellikle uzun şarkılar yapıyorlar (bu kadar uzun süreli değil elbette) ve sizler de bu şarkıları dinlerken de kendinizi bir kaosun içinde hissediyorsunuz. Hem de üstesinden gelinmesi bir hayli zor bir kaostan bahsediyorum. EP prodüksiyon açısından yine harikulade olmuş. Keskin gitar tonları kulaklara zarar bir şekilde çıkıyor. Davul ise yine klasik bir Deathspell Omega albümünde olduğu gibi oldukça hırçın ve hayvansı bir şekilde albümde yer edinmiş. Fakat gel gelelim benim Diabolus Absconditus’ta beğenmediğim nokta ise şarkının akustik yapıya geçiş yaptığı o dilim olmuş. Birkaç dakika boyunca klasik gitarın ve bas gitarın sevişmesi ile geçen bu süre ne yazık ki Deathspell Omega yaratıcılığından bir hayli uzak. Önceki albümlerinde ve sonraki albümlerinde bu adamların neler yapabileceklerine şahit olduğumdan dolayı açıkçası böylesi bir kısmı ben Diabolus Absconditus’a yakıştıramadım. Zaten şarkının bu kısmında sıkıldığımı itiraf edebilirim. Şarkıları söyleyen yaratık abimize de yine saygılarımı sunuyorum. O ne muhteşem sestir öyle yahu! Böğürmek çok sanatsal bir şey olmasa da bu adam resmen kendi skalasında zirveyi oynuyor.
22 buçuk dakikalık şarkının çoğunun enstrümantal olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Dostlarım grubun şarkı sözleri inanılmaz derecede yetenek gerektiriyor. Yani böyle sözler yazmak istiyorsanız edebi yönünüzün ve felsefi yönünüzün oldukça kuvvetli olması gerekiyor. Zira Diabolus Absconditus için yazılan şarkı sözü neredeyse 3 sayfa a4 kâğıdına sığacak kadar bir uzunluğa sahip (yukarıda da paylaştım). Şarkı sözünde ise özetle yine şeytan, tanrı ve insan üçgeninde yer alan çatışmadan bahsediliyor. İnsanın var olmak için neye inanması gerektiğinden söz ediliyor. Tek şarkıdan oluşan bir EP’ye göre oldukça iyi bir atmosfer sunuyor bizlere Fransız iblisler. En iyi Deathspell Omega EP’si demek yanlış olur fakat Diabolus Absconditus yine bizleri bu gruba bir kez daha hayran bıraktırmaya yetiyor. Karanlık müziğin bekçilerini dinlemek bizim için en büyük şans! Hoşça kalın!
Albüm Puanı: 8/10
Yorumlar
Yorum Gönder