Albüm Kritik 166 (Left To The Wolves / In The Absence of Humanity)

Merhaba dostlarım sizlerle yeni bir albüm kritiği ile buluşmanın heyecanını yaşıyorum. Birazcık aradan sonra tekrar klavyenin başına oturdum. Bugün sizlere yeni keşfim olan “Left to the Wolves” adlı Death Metal grubunun “In The Absence of Humanity” adlı albümlerinden bahsedeceğim. Hadi buyurun hemen aşağıya.

Death Metal albümlerine denk geldiğim zaman biraz gerginleşiyorum. Çünkü iyi bir Death Metal albümü dinlemek benim için oldukça az rastlanır bir durum. Ya ben de bir şansızlık var ya da Death Metal beni çok mutlu eden bir tür değil. Aslında Bloodbath’i bayıla bayıla dinleyen biriyim. Bloodbath gibi grupları da sevebilirim. Seviyorum da aslında. Fakat o grupların bir sürekliliği olmuyor ben de. Sağlık olsun. Böyle denk geldiğim zaman ve biraz da benim gönlümü fethediyorsa hemen fırsat vermek istiyorum. Left to the Wolves’u dinlediğim de oldukça gürültülü bir grup olması ve bu gürültünün insanın kafasına balyoz gibi vuruyor olması benim hemen ilgimi çekti. Ben de böyle manyakları seviyorum ne yapayım? Amerikalı bu serseri grup oldukça yeni bir grup dostlarım. 2010 yılından bu yana Metal Müzik camiasında yer alıyorlar. Açıkçası Amerikalı yeni grupların tekrar yükselişe geçtiğini görüyoruz. Malumunu ortalığı İskandinavya ve Avrupa menşeili gruplar domine ettiği için pek fazla Amerikalı dostların varlığını göremiyorduk.

Sadece 7 yıllık bir grup olmalarına rağmen Left to the Wolves’un bu albümü oldukça umut verici. Grup hakkında biraz araştırma yapayım dedim ama ne yazık ki çok çok az şey bulabildim. Nereli oldukları ve ne zaman müziğe başladıklarından başka bir bilgiye ulaşamadım. Kendileri henüz çok fazla kişi tarafından bilinen bir grup olmadığından daha fazla bilgiye erişmek de haliyle zor oluyor. In The Absence of Humnaity’e geçecek olursak eğer, albümü genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Evet, öyle tüylerimi diken diken edecek güzellikte bir albüm değil belki ama severek dinlediğim Death Metal albümleri arasındaki yerini aldı kendisi. Albüm 2015 yılında çıkmış dostlarım. Albümün prodüksiyonunu oldukça fazla beğendim. Death Metal’e yakışır şekilde tok bir sound ile dinleyenlerini karşılıyor. Bu tokluğa rağmen melodik rifflerde de oldukça güzel bir ses yakalamışlar yani. Güzel bir şekilde yazılmış melodiler bu tok rifflerin arasında kaybolmuyor. Oldukça güzel bir şekilde kulaklarınızda yankılanıyor. Albüm için yazılan riffleri oldukça yeterli buldum. Hatta bazı şarkılarda olağanüstü işlere imza atmışlar. İşte bu yüzden Left to the Wolves ilham verici bir grup dedim. Tıpkı yakın zamanda sitede konuk ettiğim “Voice of Ruin” gibi bana Death Metal’i dinlettiren gruplardan biri oldu öfkeli arkadaşlar da. Davul çeşitlemeleri ve basgitarın öküzlüğünü dinlerken ben hipnotize oldum adeta. Özellikle basçı arkadaş tam bir psikopat doğrusunu söylemek gerekirse ki kendisinin ismi ise “Jordan Fields” imiş.


Vokal konusuna ayrı bir pencere açmak gerekiyor bu grup için. Çünkü grupta 2 tane şarkı söyleyen, pardon böğüren, adam var. Evet, bazı gruplarda da var bu durum fakat ben ilk defa denk geldiğim için oldukça şaşırdım. “Andy Yates ve Daniel Brown” adlı küçük pislikler Left to the Wolves’ın sesleri oluyorlar. Albümün temposu tam kafa sallamalık, kendinizi oraya buraya çarpmalık olmuş. Zaten oldukça gaz bir albümden bahsediyoruz. Death Metal albümü olup bayık bir albüm olması da beklenemezdi. Öyle albümlerle de karşılaşmışlığım var bu arada fakat burada onlardan bahsetmek istemiyorum. İrite edici şeyler! Left to the Wolves’un önü aydınlık görünüyor fakat en büyük talihsizlikleri Amerika’dan çıkmış bir grup olmaları sanırım. Çünkü Metal Müzik artık Amerikalı grupların oldukça azını barındıran bir tür haline geldi. Bunda elbette Amerika’da yaygın olan R&B müziğin etkisi oldukça fazladır. Elbette diğer ülkelerde de var bu R&B türünü icra edenler fakat o diğer ülkelerde hayvan gibi metal grupları da çıkmaya devam ediyor. Amerika’daki gibi kısır bir durumda değiller. Ayrıca Metal dinleyicisi çok daha fazla durumda Avrupa ve İskandinavya’da dostlarım. Left to the Wolves eğer kendilerine büyük festivallerde yer bulabilirse sürekli bir şekilde o zaman işlerin rengi değişebilir. Çünkü bu adamlar gerçekten yükselmeyi hak ediyorlar. Artık benim de takibimde olacak bu cankiler.

Albümde toplamda 9 şarkı yer alıyor ve bu 9 şarkının hepsi de oldukça iyi şarkılar. Dinledikçe dinleyesi geliyor insanın. Ben albümü çok dinledim ve hiçte sıkılmadım. Sizlerin de sıkılacağını düşünmüyorum. Zaten albümün toplam süresi 34 dakika kadar dostlarım. Oldukça kısa süreli şarkılardan oluşuyor. O yüzden bir çırpıda dinlenebiliyor In The Absence of Humanity. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın!

Albüm Puanı: 8/10


Yorumlar