Merhaba dostlarım yeni bir albüm kritiği ile yine sizlerleyim. 5
yılı geçkin bir süredir buraya bir sürü yazılar yazdım. Bir sürü albüm
değerlendirmeleri yaptım. Birçok gruba yer verdim ve birçok grubu da keşfettim.
Fakat bir grup var ki Metal müziği dinlemeye başladığımdan beri bir türlü kanım
kaynamadı. Grubun adı bu yazıya konuk olan “Megadeth”. Neden böylesine soğuk
olduğumu inanın tam olarak ben de bilmiyorum. Metal müzik ile Metallica
sayesinde tanışmış her ergen arkadaş gibi ben de Megadeth’i düşman grup olarak
görmüştüm. Belki de bu saçma düşüncenin kırıntıları Megadeth’i dış kapının
mandalı yapmama neden olmuştur. Fakat artık tabularımı yıktım. İyi ki de
yıktım. Çünkü bugünün konuğu şu ana kadar dinlediğim en iyi Thrash Metal
albümlerinden biri olan “Rust In Peace” albümü oluyor sevgili dostlarım.
Megadeth, Dave’in Metallica’dan ayrılmasından sonra Dave’in “siz görürsünüz ulan” deyip kurduğu ve yeryüzünün en iyi Thrash Metal gruplarından biri olarak tarihe geçmiş bir gruptur. Dave’in James Hetfield tarafından Metallica’dan ihracı sonrası Dave çok duygusal bir adam olup çıkmıştır. Bugün bile hala Dave Metallica’nın gerçek gitaristinin kendisi olduğunu söylemektedir (çok hüzünlü). Elbette biz Metalciler Dave’i duygusal adamdan ziyade, kendini beğenmiş, egosu tavan yapmış ve sürekli popülariteyi önemseyen bir vatandaş olarak biliyoruz. Bütün bu itici özelliklerine rağmen adamın öyle bir gerçekliği var ki “lanet olsun adam da çalıyor ama” diyorsunuz. O özelliği hiç şüphesiz dünyanın en iyi gitar virtüözlerinden biri olmasıdır dostlarım. Nitekim ben bu virtüözlüğü Rust In Peace’de gördüm, duydum ve yaşadım. Rust In Peace, 1990 yılında Metal Müzik sevenlere sunulmuş muazzam bir albümdür. 1990 yılından bu yana bu albüm hala bu muazzamlığını korumaktadır dostlarım. Hatta size şu kadarını söyleyeyim dostlarım ben bu albümün “Master of Puppets”tan çok daha iyi olduğunu göğsümü gere gere söyleyebilirim.
Rust In Peace Dave Mustaine, David Ellefson, Marty Friedman ve Nick Menza’lı Megadeth kadrosu ile çıkarılmış dördüncü Megadeth albümüdür. Albümün prodüktörlük kısmında Dave abimizde yer almış. Peki albüm prodüksiyon açısından bizlere neler vadediyor? Aslına bakarsanız 1990 yılında çıkmış bir albüm olmasına rağmen davul kayıtlarının çok iyi olmadığını söylemek durumundayım. Nitekim 1990 yılında çıkan birçok Metal albümünün davul kayıtlarının daha kulak doldurucu olduğunu biliyoruz. Fakat bu prodüksiyon için sadece tek sorun olarak kalıyor. Çünkü davul kayıtlarının ve her şeyin önüne geçen şey Dave’in muhteşem gitar riffleri ve bu rifflerin oldukça şahane bir şekilde kayıt altına alınmış olması. Bir Thrash Metal albümünden beklediğimiz bütün agresiflik ve hız Rust In Peace’in iskeletini oluşturuyor dostlarım. Çevremdeki birçok arkadaşım Dave’in muhteşem bir gitarist olduğundan bahsedip dururlardı. Ben ise –çokbilmişim ya- bırakın bu işleri diye adamları eziklerdim. Peki, ne oldu şimdi? Rust In Peace albümünü dinleyip ağzımın payını aldım. Yok yok buna ağzımın payını aldım demem çok hafif kalır, resmen ağzıma ağzıma Dave’in yumruklarını yedim. Yediğim yumruklardan ben memnunum. Harbiden adam virtüöz çıktı a dostlar! Hem de bu adamın virtüöz olduğunu albümün başlangıç şarkısından anlıyorsunuz. Hangi şarkı mı? Hani şu Dünya Müzik Analistlerinin de onayladığı, gelmiş geçmiş “En yaratıcı rifflere sahip olan” şarkılardan biri olan “Holy Wars…The Punishment Due”. Şarkı baştan sona öylesi riffler barındırıyor ki “oha” diyorsunuz tüm şarkı boyunca. Şahsen ben dedim sizi bilemem. Bir de bu şarkıyı adam çalıp söylüyor aynı zamanda. Esas dimağımın durduğu nokta orası oluyor zaten. Çünkü hepimiz biliriz ki vokal/gitar işini birlikte yürüten müzisyenler sözlerin olduğu riffleri daha kolay tutmaya çalışırlar genelde. Fakat bu Dave denen ahlaksızın hiç umrunda değil bu durum. İşin ilginci bu psikopatlığı tüm albüm boyunca dinliyorsunuz. Vokal konusunda da Dave’in sesini ben beğeniyordum zaten önceden de. Adamın kendine has karakteristik bir sesi var. Yarattıkları şarkılarda da oldukça uyumlu güfteler yaratmış. Ben adamı dinlerken zevk aldım. Basgitar konusunda ise Megadeth birçok Thrash Metal grubundan yine bir gömlek üstün bir albüme imza atmış Rust In Peace ile birlikte. David Ellefson’ın oldukça iyi iş çıkardığını albümü dinlediğinizde fark ediyorsunuz.
Rust In Peace, benim çok geç dinlediğim muhteşem bir başyapıt dostlarım. Her ne kadar geç olsa da ben de artık bir Megadeth hayranı oldum. Bu hayranlığım elbette sadece Rust In Peace albümü ile kalmayacak. Şimdiden bu zamana kadar çıkmış Megadeth albümlerini çalma listeme aldım bile. İyi ki Rust In Peace diye bir albümü bizlere sunmuş Megadeth. Albümde 9 şarkı yer alıyor ve bu 9 muazzam şarkının toplam süresi yaklaşık 41 dakika kadar. İsterse bu rifflerle albüm süresi 70 dakika olsun inanın hiç sıkılmadan dinlerdim. Albümde en beğendiğim şarkıları sıralamaya gerek yok, bütün şarkılar en üst noktada yer alıyor. Elbette Holy Wars…The Punishment Due bambaşka bir şey, onu normal bir şarkıdan sayamayız. Sözlerime son vermeden önce Dave’in gitar soloları da ayrı bir olay. Sadece hızlı sololar atmakla kalmıyor adam, bu hızlı atılan soloları akılda kalıcı olarak yaratması da ayrı bir takdire şayan olay. Rust In Peace benim şu ana kadar dinlediğim en iyi Thrash Metal albümlerinden ikincisi oluyor. Birincisi hala… And Justice For All! Şimdilik hoşça kalın dostlarım.
Albüm Puanı: 10/10
Megadeth, Dave’in Metallica’dan ayrılmasından sonra Dave’in “siz görürsünüz ulan” deyip kurduğu ve yeryüzünün en iyi Thrash Metal gruplarından biri olarak tarihe geçmiş bir gruptur. Dave’in James Hetfield tarafından Metallica’dan ihracı sonrası Dave çok duygusal bir adam olup çıkmıştır. Bugün bile hala Dave Metallica’nın gerçek gitaristinin kendisi olduğunu söylemektedir (çok hüzünlü). Elbette biz Metalciler Dave’i duygusal adamdan ziyade, kendini beğenmiş, egosu tavan yapmış ve sürekli popülariteyi önemseyen bir vatandaş olarak biliyoruz. Bütün bu itici özelliklerine rağmen adamın öyle bir gerçekliği var ki “lanet olsun adam da çalıyor ama” diyorsunuz. O özelliği hiç şüphesiz dünyanın en iyi gitar virtüözlerinden biri olmasıdır dostlarım. Nitekim ben bu virtüözlüğü Rust In Peace’de gördüm, duydum ve yaşadım. Rust In Peace, 1990 yılında Metal Müzik sevenlere sunulmuş muazzam bir albümdür. 1990 yılından bu yana bu albüm hala bu muazzamlığını korumaktadır dostlarım. Hatta size şu kadarını söyleyeyim dostlarım ben bu albümün “Master of Puppets”tan çok daha iyi olduğunu göğsümü gere gere söyleyebilirim.
Rust In Peace Dave Mustaine, David Ellefson, Marty Friedman ve Nick Menza’lı Megadeth kadrosu ile çıkarılmış dördüncü Megadeth albümüdür. Albümün prodüktörlük kısmında Dave abimizde yer almış. Peki albüm prodüksiyon açısından bizlere neler vadediyor? Aslına bakarsanız 1990 yılında çıkmış bir albüm olmasına rağmen davul kayıtlarının çok iyi olmadığını söylemek durumundayım. Nitekim 1990 yılında çıkan birçok Metal albümünün davul kayıtlarının daha kulak doldurucu olduğunu biliyoruz. Fakat bu prodüksiyon için sadece tek sorun olarak kalıyor. Çünkü davul kayıtlarının ve her şeyin önüne geçen şey Dave’in muhteşem gitar riffleri ve bu rifflerin oldukça şahane bir şekilde kayıt altına alınmış olması. Bir Thrash Metal albümünden beklediğimiz bütün agresiflik ve hız Rust In Peace’in iskeletini oluşturuyor dostlarım. Çevremdeki birçok arkadaşım Dave’in muhteşem bir gitarist olduğundan bahsedip dururlardı. Ben ise –çokbilmişim ya- bırakın bu işleri diye adamları eziklerdim. Peki, ne oldu şimdi? Rust In Peace albümünü dinleyip ağzımın payını aldım. Yok yok buna ağzımın payını aldım demem çok hafif kalır, resmen ağzıma ağzıma Dave’in yumruklarını yedim. Yediğim yumruklardan ben memnunum. Harbiden adam virtüöz çıktı a dostlar! Hem de bu adamın virtüöz olduğunu albümün başlangıç şarkısından anlıyorsunuz. Hangi şarkı mı? Hani şu Dünya Müzik Analistlerinin de onayladığı, gelmiş geçmiş “En yaratıcı rifflere sahip olan” şarkılardan biri olan “Holy Wars…The Punishment Due”. Şarkı baştan sona öylesi riffler barındırıyor ki “oha” diyorsunuz tüm şarkı boyunca. Şahsen ben dedim sizi bilemem. Bir de bu şarkıyı adam çalıp söylüyor aynı zamanda. Esas dimağımın durduğu nokta orası oluyor zaten. Çünkü hepimiz biliriz ki vokal/gitar işini birlikte yürüten müzisyenler sözlerin olduğu riffleri daha kolay tutmaya çalışırlar genelde. Fakat bu Dave denen ahlaksızın hiç umrunda değil bu durum. İşin ilginci bu psikopatlığı tüm albüm boyunca dinliyorsunuz. Vokal konusunda da Dave’in sesini ben beğeniyordum zaten önceden de. Adamın kendine has karakteristik bir sesi var. Yarattıkları şarkılarda da oldukça uyumlu güfteler yaratmış. Ben adamı dinlerken zevk aldım. Basgitar konusunda ise Megadeth birçok Thrash Metal grubundan yine bir gömlek üstün bir albüme imza atmış Rust In Peace ile birlikte. David Ellefson’ın oldukça iyi iş çıkardığını albümü dinlediğinizde fark ediyorsunuz.
Rust In Peace, benim çok geç dinlediğim muhteşem bir başyapıt dostlarım. Her ne kadar geç olsa da ben de artık bir Megadeth hayranı oldum. Bu hayranlığım elbette sadece Rust In Peace albümü ile kalmayacak. Şimdiden bu zamana kadar çıkmış Megadeth albümlerini çalma listeme aldım bile. İyi ki Rust In Peace diye bir albümü bizlere sunmuş Megadeth. Albümde 9 şarkı yer alıyor ve bu 9 muazzam şarkının toplam süresi yaklaşık 41 dakika kadar. İsterse bu rifflerle albüm süresi 70 dakika olsun inanın hiç sıkılmadan dinlerdim. Albümde en beğendiğim şarkıları sıralamaya gerek yok, bütün şarkılar en üst noktada yer alıyor. Elbette Holy Wars…The Punishment Due bambaşka bir şey, onu normal bir şarkıdan sayamayız. Sözlerime son vermeden önce Dave’in gitar soloları da ayrı bir olay. Sadece hızlı sololar atmakla kalmıyor adam, bu hızlı atılan soloları akılda kalıcı olarak yaratması da ayrı bir takdire şayan olay. Rust In Peace benim şu ana kadar dinlediğim en iyi Thrash Metal albümlerinden ikincisi oluyor. Birincisi hala… And Justice For All! Şimdilik hoşça kalın dostlarım.
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder