Merhaba dostlarım beni etkileyen gruplardan bahsetmeye devam
ediyorum. Bugün sizlere bahsedeceğim grup ise Thrah Metal pislikleri Slayer.
Slayer’ı herhalde bilmeyeniniz yoktur diye düşünüyorum. En azından çok az bir
kesimdir varsa da. Neden Slayer insanları ve beni bu kadar etkiledi biraz ondan
bahsedeyim sizlere.
Öncelikle Slayer’ın yaptığı Thrash Metal birçok Thrash Metal gruplarınkinden oldukça farklıdır. Yani adamların yaptıkları şarkılar da oldukça fazla ürkünç tema bulabiliyorsunuz. Bu da bir nebze Black Metal’e yakınlaştırıyor Slayer’ı. Zaten Black Metal de Thrash Metal’in evrimleşmiş ve pisliğe bulanmış hali değil mi? Slayer, Metallica, Anthrax ve Megadeth dörtlüsünden bana göre en öküz gibi Thrash yapanı her zaman Slayer olmuştur. En azından son albümlerine kadar öyleydi. Repentless denen albüm Slayer’ın yaptığı en vasat albüm olarak tarihe geçmeden önce düşüncelerim bu yöndeydi en azından. Slayer ilk albümünden Repentless’a kadar çıkardığı her albümle kendi adından bahsettirmiş bir grup olmuştur. O albümlerdeki tema ve şarkıların oluşturduğu ahenk oldukça etkileyici bir boyuttadır. Bunu Repentless’ta yapamamalarının en büyük nedeni grubun beyni olan Jeff’in ölmüş olmasıdır. Kerry King’in ellerine bırakılan Repentless ancak bu kadar olurdu zaten.
Kerry King kötü bir gitarist değil ama gel gelelim bu zamana kadar
Slayer’da kendisine böyle bir rol pek biçilmediği için, Slayer’ın beyni olma
durumu pek kendisine uymadı diyebiliriz. Burada oturup Repentless’tan
bahsetmeye devam edersem yazının sonu gelmez dostlarım. Slayer’ın peydahlandığı
yılda Thrash Metal’in zaten bir yükselişe geçiş durumu vardı. Artık Punk
etkisinin giderek azaldığı, rengarenk boyalarla saçlarını boyayan, erotik deri
kıyafetlerle sahne de cinsellik objeliği taslayan arkadaşların yerine
kot-tişört ve spor ayakkabılarıyla sahneye çıkma trendini de aynı zamanda
başlatanlar bu Thrash Metal grupları olmuştur. Sahnede öküz gibi çalarak
dikkatleri üzerlerine çekmeleri yetti de arttı bu ağabeyler için. Kaldı ki
Slayer’ın bir de avantajı vardı. O da şarkı sözlerinin kara büyü, şeytan,
iblislik ve din üzerine olmasından dolayı daha da bir ilgi çektiler. Show No
Mercy ile başladıkları yıkıma oldukça sağlam bir şekilde devam etti Slayer.
Özellikle Hell Awaits ile nasıl kaya gibi bir müzik yapılır onun dersini verdi
o dönem bu Amerikalı cankiler.
Oldukça hızlı gitar riffleri, harika çiğlikteki sound ve karma karışık Jeff soloları ile Slayer tam olması gerektiği bir grup formuna büründü. Bu grubu dinlediğim her zaman, benim her defasında hayran kaldığım dakikalara dönüşüyor. Örneğin “Christ Illusion”u dinlerken o öfkeyi öylesine derinden hissediyorum ki, adamların verdikleri duyguyu tüm hücrelerimde yaşayabiliyorum. Slayer’dan bir başka etkilenme faktörüm ise Dava Lombardo’nun varlığı idi. Herhalde Slayer’a en çok yakışan davulcu kesinlikle bu adam olmuştu. Slayer’ın deli gürültülü şarkılarının uçuk kaçık ritimlerinin mimarı olması, bu adam karşısında ceketimi iliklememe yetiyor. Fakat bu adamı grupta tutamamaları tamamen Slayer’ın aptallığından mütevellittir dostlarım. Neyse bu konuya girip öfkelenmek istemiyorum.
Yaptıkları albümler ile Thrash Metal’e farklı bir boyut kazandıran Slayer’dan etkilenmemek gibi bir şey söz konusu olamazdı zaten benim için. Yaptıkları müziğe her daim hayran kaldım bu grubun. Evet, son albümleri kesinlikle bir Slayer albümü değil ama Slayer her daim yıkıcı Slayer olarak kalacak tarihte. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, kendinize iyi bakın hoşça kalın!
Öncelikle Slayer’ın yaptığı Thrash Metal birçok Thrash Metal gruplarınkinden oldukça farklıdır. Yani adamların yaptıkları şarkılar da oldukça fazla ürkünç tema bulabiliyorsunuz. Bu da bir nebze Black Metal’e yakınlaştırıyor Slayer’ı. Zaten Black Metal de Thrash Metal’in evrimleşmiş ve pisliğe bulanmış hali değil mi? Slayer, Metallica, Anthrax ve Megadeth dörtlüsünden bana göre en öküz gibi Thrash yapanı her zaman Slayer olmuştur. En azından son albümlerine kadar öyleydi. Repentless denen albüm Slayer’ın yaptığı en vasat albüm olarak tarihe geçmeden önce düşüncelerim bu yöndeydi en azından. Slayer ilk albümünden Repentless’a kadar çıkardığı her albümle kendi adından bahsettirmiş bir grup olmuştur. O albümlerdeki tema ve şarkıların oluşturduğu ahenk oldukça etkileyici bir boyuttadır. Bunu Repentless’ta yapamamalarının en büyük nedeni grubun beyni olan Jeff’in ölmüş olmasıdır. Kerry King’in ellerine bırakılan Repentless ancak bu kadar olurdu zaten.
Dave Lombardo - Tom Araya - Jeff Hanneman - Kerry King |
Oldukça hızlı gitar riffleri, harika çiğlikteki sound ve karma karışık Jeff soloları ile Slayer tam olması gerektiği bir grup formuna büründü. Bu grubu dinlediğim her zaman, benim her defasında hayran kaldığım dakikalara dönüşüyor. Örneğin “Christ Illusion”u dinlerken o öfkeyi öylesine derinden hissediyorum ki, adamların verdikleri duyguyu tüm hücrelerimde yaşayabiliyorum. Slayer’dan bir başka etkilenme faktörüm ise Dava Lombardo’nun varlığı idi. Herhalde Slayer’a en çok yakışan davulcu kesinlikle bu adam olmuştu. Slayer’ın deli gürültülü şarkılarının uçuk kaçık ritimlerinin mimarı olması, bu adam karşısında ceketimi iliklememe yetiyor. Fakat bu adamı grupta tutamamaları tamamen Slayer’ın aptallığından mütevellittir dostlarım. Neyse bu konuya girip öfkelenmek istemiyorum.
Yaptıkları albümler ile Thrash Metal’e farklı bir boyut kazandıran Slayer’dan etkilenmemek gibi bir şey söz konusu olamazdı zaten benim için. Yaptıkları müziğe her daim hayran kaldım bu grubun. Evet, son albümleri kesinlikle bir Slayer albümü değil ama Slayer her daim yıkıcı Slayer olarak kalacak tarihte. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, kendinize iyi bakın hoşça kalın!
Yorumlar
Yorum Gönder