Merhaba dostlarım, artık yaz tatili dönemine girdik. Hatta
bazılarınız şu an herhangi bir tatil beldesinde gününü gün ediyor. Evet, biraz
kıskanmış olabilirim. Fakat ben de kısa bir süre sonra tatilin keyfini
çıkaracağım. Tatile çıkmadan siteye birkaç yazı daha koymam gerekiyordu. O
yazılardan biri de devam etmekte olan yazı dizimin 4. Grubu olan Metallica ile
alakalı olacak. Dünyada milyonlarca insanı etkilemiş olan bu grubun beni nasıl
ve ne yönden etkilediğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ortaokulu yeni bitirmiş ve lise için sabırsızlanırken kendimi yeni bir şeyler ararken buldum. Yeni bir ortam, yeni bir arkadaş çevresi ve yeni bir haz… İşte Metallica tam bu noktada devreye giriyor. Lise 1’i çoğunlukla elektronik müzik dinleyerek geçirmiş olmama rağmen (Royal Gigolos, Benny Benassi, Global Deejays vs.) aralara serpiştirdiğim Metallica şarkıları da bir yandan aklımı kurcalamıyor değildi. Esas patlamayı zaten Lise 2. Sınıfta yaptım dostlarım. Benim zamanımın adamları bilir, evimizde bilgisayar ve internet olduğu halde saçma sapan internet kafelerden çıkmayan bir nesil olarak büyüdük. İşte ben de yine o internet kafeye dadanmalarımdan bir gün o küllü bilgisayarın müzik arşivinde Metallica’nın Garage Inc. albümüne kadar olan arşivini gördüm ve hemen bin bir zorlukla aldığım dandik MP3 çalıcımın içine attım. Kill’Em All ile açılan gürültü silsilesine daha fazla dayanamayıp “eee bu ne böyle be sürekli hızlı hızlı anlamsız şeyler” diyerek MP3’ü bir köşeye fırlattım. Enteresan bir şey oldu. Gece yatağıma girip de uykuya dalmayı beklerken ağzımla “Hit The Lights”ın o çılgın riffini mırıldanırken buldum kendimi. Daha sonra MP3 çalıcıyı kulağıma tekrar taktım ve birkaç albümünden birkaç şarkısını daha dinledim ve giderek adamları sevmeye başladım. Bu süreç böyle devam ederken MTV’de Metallica’nın “Mama Said” adlı şarkısının video klipini gördüğümde oldukça fazla etkilenmiş ve kendimi bir anda Metallica hayranı olarak buluvermiştim. Metalci değildim. Metallica hayranı.
Metallica dinlemeye başladıktan sonra grubu sonuna kadar sindirmek istedim. Başladım ilk albümden o zamana kadar çıkmış olan son albümleri St. Anger’a kadar. O zamanlar Metallica’nın en çok sevdiğim albümü “Load” olmuştu. Aslında bu albüm olması şimdi düşününce gayet normal geliyor bana. Çünkü önceki albümlerin o aşırı sert duruşu bu albümde yoktu. Benim gibi Metal müzik ile yeni yeni kaynaşan gençlerin de ürkmemesi adına Load en iyi Metallica başlangıcı kesinlikle. Fakat ülkemizdeki bir çok Metallica hayranı elbette “Nothing Else Matters” adlı şarkı ile bu adamları tanımıştır. İyi hoş bu adamları dinliyorum ama grup ne zaman kuruldu, yaptıkları müziğe tam olarak ne deniyor, grup elemanları kim bu sorular hakkında neredeyse hiçbir bilgim yoktu. Ben de araştırmaya başladım dostlarım. Öylesine çok yazı okuyordum, öylesine çok bir şeyler izliyordum ki Metallica hakkında bir anda adamların bağımlısı olmuştum. “Harvester of Sorrow” dinlemediğim 1 günüm dahi olmuyordu artık. O introsunu duyduğumda resmen gözlerim parlıyordu. YouTube’da o zaman mevcut olan bütün Metallica konserlerini izlemiştim. Bütün video kliplerini en az 20 defa izlemiştim. Hiç abartmıyorum dostlarım. Ya kullandıkları gitarların markası olan ESP gitarın sitesine grip imzalı gitarlarının resimlerini indiriyor o zamanki Samsung D600 cep telefonumun duvar kağıdı yapıyordum. Varın siz düşünün nasıl bir hayranlığım olduğunu.
Üniversite yıllarımda benim en yakın dostum yine James ve arkadaşları olmuştu. Grubun tişörtlerine yatırdığım paranın haddi hesabı yoktu o zamanlar. Öğrencisiniz ve paranızı Metallica tişörtlerine harcıyorsunuz, daha güzel ne olabilir ki! Her ne kadar şu an hiç Metallica tişörtüm olmasa da o zamanlar durum öyleydi. Eve gider Metallica’nın bana göre gelmiş geçmiş en iyi konseri olan “Live Shit”i izler kafayı yerdim. Özellikle “…And Justice For All”da yapılan teatral gösteri bugün bile benim hayranlığımı arttırır gruba karşı. Lady Justice’in şarkı sonunda parçalara ayrılması öylesine muazzam bir olaydı işte. Düşünün 1989 yılında böylesine bir konsept ile çıkıyorsunuz sahneye…
Metallica, , Metal dünyasında adeta yepyeni bir çağ açmıştır. Buna itirazımız olamaz dostlarım. Her ne kadar şu an o çizgilerinden uzakta olasalar da, bu adamlar Metal müziği tam anlamıyla güncellemiş ve önümüze daha sertini ve daha hızlısını sunmuştur. Kill’Em All başlı başına bir başarı tablosudur. 10 şarkıdan oluşan muhteşemlik abidesidir Metal camiası için. Thrash Metal’in kök albümüdür. Whiplash ile sakatlanan boyunlar ve Seek&Destroy ile enerjinin son damlasını harcayan dinleyiciler… Metallica söylediği gibi “aradı ve yok etti” dostlarım. 1981 yılından bu yana Dünya’da gelmiş geçmiş en iyi Metal gruplarından biri olmayı başardı. Metal camiasını adeta yok etti ve tekeli haline getirdi. Bunda elbette yaptığı albümlerim çok büyük etkisi var. Fakat Metallica’nın esas başarısı kendisini çok iyi pazarlaması, akılda kalıcı bir isim ve öküz gibi sahne şovları oldu. Bugün bile hala Metallica’nın standartında konser veren grup yok denecek kadar azdır. Devasa kolonlar, hayvan gibi büyüklükte sahne, lazer şovları, bilmem kaç metrelik ekranlar ve daha sayamadığım birçok şey… Metallica buraya kadar gelirken öylesine sağlam bastı ki adımlarını her defasında başardı. Load ile eleştirilmesine rağmen 20 milyon albüm sattı ve hala Load satılıyor dostlarım. Metallica kendisine sadık inanılmaz büyük bir kitle yarattı. MetClub adındaki kulüplerinde olan bazı kişiler resmen Metallicai le birlikte ülke ülke, şehir şehir gezdiler. Eşine neredeyse rastlayamayacağımız bir durumdur bu. James’in sahnede gitar çalış şekli bugün hala “en seksi” enstrüman çalma şekli olarak gösterilir. Bir çok gitarist James gibi çalar. Metallica’dan önce gitar askısı karın bölgesinin üst tarafında biterken, James o askıyı biraz daha uzattı ve gitarını dizine kadar indirdi. Bu da James’in kendi çalma stilini yarattı.
Yukarıda bahsettiğim şeylerden dolayı Metallica’dan etkilenmemek nasıl mümkün olabilir ki. Her Metalci istisnasız Metallica’ya kulak vermiştir ve en az 5 Metallica şarkısını da sevmiştir hiç sevmeyen bile. Metallica iyi ki var!
Ortaokulu yeni bitirmiş ve lise için sabırsızlanırken kendimi yeni bir şeyler ararken buldum. Yeni bir ortam, yeni bir arkadaş çevresi ve yeni bir haz… İşte Metallica tam bu noktada devreye giriyor. Lise 1’i çoğunlukla elektronik müzik dinleyerek geçirmiş olmama rağmen (Royal Gigolos, Benny Benassi, Global Deejays vs.) aralara serpiştirdiğim Metallica şarkıları da bir yandan aklımı kurcalamıyor değildi. Esas patlamayı zaten Lise 2. Sınıfta yaptım dostlarım. Benim zamanımın adamları bilir, evimizde bilgisayar ve internet olduğu halde saçma sapan internet kafelerden çıkmayan bir nesil olarak büyüdük. İşte ben de yine o internet kafeye dadanmalarımdan bir gün o küllü bilgisayarın müzik arşivinde Metallica’nın Garage Inc. albümüne kadar olan arşivini gördüm ve hemen bin bir zorlukla aldığım dandik MP3 çalıcımın içine attım. Kill’Em All ile açılan gürültü silsilesine daha fazla dayanamayıp “eee bu ne böyle be sürekli hızlı hızlı anlamsız şeyler” diyerek MP3’ü bir köşeye fırlattım. Enteresan bir şey oldu. Gece yatağıma girip de uykuya dalmayı beklerken ağzımla “Hit The Lights”ın o çılgın riffini mırıldanırken buldum kendimi. Daha sonra MP3 çalıcıyı kulağıma tekrar taktım ve birkaç albümünden birkaç şarkısını daha dinledim ve giderek adamları sevmeye başladım. Bu süreç böyle devam ederken MTV’de Metallica’nın “Mama Said” adlı şarkısının video klipini gördüğümde oldukça fazla etkilenmiş ve kendimi bir anda Metallica hayranı olarak buluvermiştim. Metalci değildim. Metallica hayranı.
Metallica dinlemeye başladıktan sonra grubu sonuna kadar sindirmek istedim. Başladım ilk albümden o zamana kadar çıkmış olan son albümleri St. Anger’a kadar. O zamanlar Metallica’nın en çok sevdiğim albümü “Load” olmuştu. Aslında bu albüm olması şimdi düşününce gayet normal geliyor bana. Çünkü önceki albümlerin o aşırı sert duruşu bu albümde yoktu. Benim gibi Metal müzik ile yeni yeni kaynaşan gençlerin de ürkmemesi adına Load en iyi Metallica başlangıcı kesinlikle. Fakat ülkemizdeki bir çok Metallica hayranı elbette “Nothing Else Matters” adlı şarkı ile bu adamları tanımıştır. İyi hoş bu adamları dinliyorum ama grup ne zaman kuruldu, yaptıkları müziğe tam olarak ne deniyor, grup elemanları kim bu sorular hakkında neredeyse hiçbir bilgim yoktu. Ben de araştırmaya başladım dostlarım. Öylesine çok yazı okuyordum, öylesine çok bir şeyler izliyordum ki Metallica hakkında bir anda adamların bağımlısı olmuştum. “Harvester of Sorrow” dinlemediğim 1 günüm dahi olmuyordu artık. O introsunu duyduğumda resmen gözlerim parlıyordu. YouTube’da o zaman mevcut olan bütün Metallica konserlerini izlemiştim. Bütün video kliplerini en az 20 defa izlemiştim. Hiç abartmıyorum dostlarım. Ya kullandıkları gitarların markası olan ESP gitarın sitesine grip imzalı gitarlarının resimlerini indiriyor o zamanki Samsung D600 cep telefonumun duvar kağıdı yapıyordum. Varın siz düşünün nasıl bir hayranlığım olduğunu.
Üniversite yıllarımda benim en yakın dostum yine James ve arkadaşları olmuştu. Grubun tişörtlerine yatırdığım paranın haddi hesabı yoktu o zamanlar. Öğrencisiniz ve paranızı Metallica tişörtlerine harcıyorsunuz, daha güzel ne olabilir ki! Her ne kadar şu an hiç Metallica tişörtüm olmasa da o zamanlar durum öyleydi. Eve gider Metallica’nın bana göre gelmiş geçmiş en iyi konseri olan “Live Shit”i izler kafayı yerdim. Özellikle “…And Justice For All”da yapılan teatral gösteri bugün bile benim hayranlığımı arttırır gruba karşı. Lady Justice’in şarkı sonunda parçalara ayrılması öylesine muazzam bir olaydı işte. Düşünün 1989 yılında böylesine bir konsept ile çıkıyorsunuz sahneye…
Metallica, , Metal dünyasında adeta yepyeni bir çağ açmıştır. Buna itirazımız olamaz dostlarım. Her ne kadar şu an o çizgilerinden uzakta olasalar da, bu adamlar Metal müziği tam anlamıyla güncellemiş ve önümüze daha sertini ve daha hızlısını sunmuştur. Kill’Em All başlı başına bir başarı tablosudur. 10 şarkıdan oluşan muhteşemlik abidesidir Metal camiası için. Thrash Metal’in kök albümüdür. Whiplash ile sakatlanan boyunlar ve Seek&Destroy ile enerjinin son damlasını harcayan dinleyiciler… Metallica söylediği gibi “aradı ve yok etti” dostlarım. 1981 yılından bu yana Dünya’da gelmiş geçmiş en iyi Metal gruplarından biri olmayı başardı. Metal camiasını adeta yok etti ve tekeli haline getirdi. Bunda elbette yaptığı albümlerim çok büyük etkisi var. Fakat Metallica’nın esas başarısı kendisini çok iyi pazarlaması, akılda kalıcı bir isim ve öküz gibi sahne şovları oldu. Bugün bile hala Metallica’nın standartında konser veren grup yok denecek kadar azdır. Devasa kolonlar, hayvan gibi büyüklükte sahne, lazer şovları, bilmem kaç metrelik ekranlar ve daha sayamadığım birçok şey… Metallica buraya kadar gelirken öylesine sağlam bastı ki adımlarını her defasında başardı. Load ile eleştirilmesine rağmen 20 milyon albüm sattı ve hala Load satılıyor dostlarım. Metallica kendisine sadık inanılmaz büyük bir kitle yarattı. MetClub adındaki kulüplerinde olan bazı kişiler resmen Metallicai le birlikte ülke ülke, şehir şehir gezdiler. Eşine neredeyse rastlayamayacağımız bir durumdur bu. James’in sahnede gitar çalış şekli bugün hala “en seksi” enstrüman çalma şekli olarak gösterilir. Bir çok gitarist James gibi çalar. Metallica’dan önce gitar askısı karın bölgesinin üst tarafında biterken, James o askıyı biraz daha uzattı ve gitarını dizine kadar indirdi. Bu da James’in kendi çalma stilini yarattı.
Yukarıda bahsettiğim şeylerden dolayı Metallica’dan etkilenmemek nasıl mümkün olabilir ki. Her Metalci istisnasız Metallica’ya kulak vermiştir ve en az 5 Metallica şarkısını da sevmiştir hiç sevmeyen bile. Metallica iyi ki var!
Yorumlar
Yorum Gönder