Albüm Kritik 119 (Iron Maiden / Powerslave)

Iron Maiden’nın ne kadar efsane grup olduğunu hemen hemen her Metal basınından duyarsınız. Sonra dersiniz ki yahu hiç mi bu adamların zayıf halkası yok diye. Ararsınız tararsınız belki bazı şarkılarını beğenmezsiniz ama toplam pakette Metal camiasının en virtüözlük şarkıları bu adamlardan çıkmıştır. Haliyle adamların önünde saygıyla eğilirsiniz. O saygıyla eğilenlerden biri de benimdir hiç şüphesiz. Son albümleri The Book of Souls’u ilk başlarda çok sıkıcı bulsam da son zamanlarda tekrardan başa sarıp dinlemeye başladığımda kendime o kadar kızdım ki sizlere buradan anlatmaya kalkarsam baya uzar gider. Öylesine kült bir albümü sıkıcı bir albüm olarak adlandırdığım için kendimden utanıyorum. Bu utancın da bana verdiği sorumlulukla bir Iron Maiden albümünün kritiğini yazmaya karar verdim ve o albümün adı “POWERSLAVE”. Maiden’dan dinlenecek en iyi üç albümden biri olma özelliği taşıyor bu başyapıt. Bunun bilincindeyim ve haddimi bilerek albümü ele alacağım.

Powerslave bir defa bir albüm ismi olarak o kadar oturaklı bir isim ki, daha albümü dinlemeden şöyle bir irkiliyorsunuz ismi duyduğunuzda. Sonra albümün o efsane kapak resmini görüyorsunuz bir de öbür yanağınızdan tokadı yiyorsunuz. Antik Mısır’ın ruhunu Eddie’nin içine sokmuş İngiliz ağır abiler. Powerslave’i dinlemeye başladığınızda ise bunun sadece süper bir Metal albümü olmadığını, şarkılardan oluşan mükemmel bir kitap olduğunu düşünüyorsunuz. En azından ben öyle düşündüm. Böyle elinizden bir an bile bırakamayacağınız, hikâyesi ile sizleri kitabın içine sokan türden romanlar oluyor ya işte öyle bir albüm. Albümün birinci şarkısını oynatmaya başladığınızda kulaklarınıza resmen epik ezgiler at sürüyor.

Dickinson ve Harris’in muhteşem edebi yönü ve aynı muhteşemlikteki şarkı yazım ustalıkları ortaya Powerslave’i çıkarmış. Ben başka hiçbir grupta böyle efsane hikâyelerin şarkılara bu derece ustalıkla yerleştirildiğini dinlemedim dostlarım. Birçok grup dinliyorum ama böylesini duyamıyorum. Albüm 1984 yılında çıkmasına rağmen gerçekten üst düzey bir şekilde kaydedilmiş. Klasik Maiden tınısını veren bir prodüksiyon var. Bütün gitarların sesleri öylesine temiz çıkıyor ki kulaklarınızı tırmalayan hiçbir etmen olmuyor haliyle. Harris’in hayvan gibi çaldığı basgitarın tellerinin nasıl acı çektiğini de yine duyuyorsunuz. Niko’nun davulculuğuna söyleyecek hiçbir sözüm olamaz zaten. Sadece benim değil kimsenin bir sözü olamaz diye düşünüyorum. Bruce ise bu albümde resmen bir opera sanatçısı gibi şarkıları söylemiş. Adamın öyle bir ses aralığı var ki dinlerken ağzınızın kenarından tükürüğünüzü akıttırıyor şaşkınlıktan.

Öyle şarkılar yazılmış ki bu albümler için gerçekten bu adamların öyle sıradan Metal müzisyenleri olmadıklarını çok sert bir şekilde idrak ediyorsunuz. Melodiler ve rifflerin birbiriyle olan uyumu ve Dickinson’ının bu uyuma tuz biber ekleyen harikulade vokali dinleme zevkinizi doruğa çıkarıyor. Her şarkı kesinlikle efsane ama benim için bu albümü zirveye çıkaran en önemli şarkı kesinlikle “Powerslave”dir. Aslında albümün bütün özeti bu şarkıdır. Albüm kapağının, ezgilerin ve hikâyelerin kesiştiği noktadır Powerslave. Zaten dinlediğiniz de o Mısır ezgilerini şarkıda çok rahat duyuyorsunuz. Back In The Village’ın bitişine Powerslave’in introsunun bir kısmı eklenerek bitmesi ve hemen ardından Powerslave’in başlaması’da ayrı bir güzel olmuş. Şarkının öyle bir riffi var ki duyar duymaz “oha” diyorsunuz direkt. Baştan sona tüyleri diken diken eden bu şarkıyı yazdığı için Dickinson’a sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Her dinlediğimde aynı heyecanı yaşatan yegâne şarkılardan biri oldu benim için. Rime of The Ancient Mariner ise bu albümün ayrı bir başyapıtı olmuş. Yaklaşık 14 dakikalık uzunluğuyla Maiden’ın bu zamana kadar yaptığı en uzun şarkı unvanını elinde tutuyordu. Empire of The Clouds buna ortak çıkana kadar.

Powerslave beni her açıdan çok mutlu eden bir albüm. Her dinlediğim de neden Maiden’ı böylesine sevdiğimin en büyük nedenidir. Powerslave kesinlikle bir sanat eseridir. Müzik derslerinde kesinlikle derinlemesine incelenmesi gereken bir sanat eseri hem de. Iron Maiden’ın insanlığa hediye ettiği bu başyapıt için gerekli saygıyı herkes göstermeli diye düşünüyorum. Bir sonraki yazıda görüşene dek hoşça kalın.

Albüm Puanı: 10/10


Yorumlar