Geçtiğimiz gün koskoca 30 yılı deviren bir albümden bahsetmek istedim sizlere
bugün dostlarım. Slayer’ın ders niteliğindeki albümü “Reign In Blood”ı
huzurlarınıza takdim ediyorum.
Thrash Metal'in en efsane gruplarından biri olarak gösteriliyor Slayer. Kesinlikle öyleler fakat Slayer’ı diğer Thrash Metal gruplarından ayıran en önemli özelliklerinden biri de oldukça tanrısız riffler yazmaları. Thrash Metal’i Progressive Metal ile harmanlayıp önümüze sunmaları takdire şayan. Elbette günümüzde Slayer tarzında Thrash yapan gruplar var ve de çoğalıyor. Fakat orijinal olmanın nimetlerinden grup oldukça fazla faydalandı ve faydalanıyor. Reign In Blood öylesine kendine has bir albüm ki kaç kere dinlerseniz dinleyin bunu Slayer’dan başkası yapamaz diye düşünüyorsunuz.
Slayer deyince benim aklıma direkt olarak “Hell Awaits” albümü geliyor. Bu albüm benim için zirve noktasıdır Slayer için. Gelgelelim “Reign In Blood”ında Hell Awaits’ten aşağı kalır yanı yok. Albümü ilk dinlemeye başladığınızda prodüksiyonun o çiğ yapısı gerçekten kulaklarınızda çınlıyor. Albümün yapımcısının Rick Rubin olması her ne kadar ilk başta ürkütücü geliyor olsa da, Slayer’da oldukça iyi bir iş çıkarmış zamanında. Nitekim Metallica’nın “Death Magnetic”inin prodüksiyonuydu bu adam. Daha fazla bir şey söylememe gerek yok sanırım. Reign In Blood 1986 yılında çıktığında adeta gövde gösterisi yapmıştır. Bunun başlıca sebeplerinden biri; “Show No Mercy” ve “Hell Awaits”te yakaladığı hatırı sayılır başarıdır. Bir diğeri ise Thrash Metal’e bambaşka bir soluk getirmiş olmalarıdır. Şarkı sözlerine şeytanı oldukça fazla davet etmeleri ve kanla içli dışlı olmalarıdır. Doğal olarak o zamanki yerinde duramayan ve harekete ve gürültüye aç olan kitlenin bütün isteklerine cevap veriyor olmalarıdır. Gerçekten de Slayer şarkılarının enerjileri öylesine fazladır ki eğer bir Slayer konseri boyunca Headbang yapmaya karar verirseniz büyük ihtimalle soluğu hastanede alırsınız. Boynunuz kırılmadıysa şanslısınızdır.
Reign In Blood bonus şarkılar hariç 10 şarkıya sahiptir. 10 şarkılık bu albümün şarkılarının toplam süresi yaklaşık 30 dakika kadardır. Bakın yaklaşık diyorum, yani 30 dakikayı bile bulmuyor. Tamam uzun uzadıya şarkılar bazen sıkıcı olabiliyor ama Reign In Blood’ın süresi gerçekten çok az. Benim albümü dinlerken tek mutsuz olduğum nokta buydu açıkçası. Bir şarkıya tam ısınıyorsunuz, gaza geliyorsunuz şarkı bitiyor. Oldukça can sıkıcı bir durum oluyor. Albümün prodüksiyon açısından oldukça iyi olduğunu yukarıda söylemiştim. Jeff’in ve Kerry’nin beraber ortaya çıkardıkları şarkılar için söylenecek sözcük şu “kanlarında boğulduk be abi!”. Gerçekten de müthiş rifflerle bezenmiş Reign In Blood ve hayran olmamanız gibi bir durum olamaz. Prodüksiyon oldukça iyi fakat mükemmel olması için bas gitarın sesini biraz açması yeterdi. Kiminize göre yeterli olabilir ama ben bir tık daha yüksek baslı bir Reign In Blood isterdim açıkçası. Dave Lombardo’nun terbiyesizliğine diyecek bir şey yok zaten. Ağzımıza vurur gibi davula vuruyor albümde. Hayır, insan değilsen insan değilim de bari abi. Biz de ağzımız açık kalmayız öyle şey gibi. Hızın sınırı nedir bilmiyor memur bey bu adam.
Angel of Death, Postmortem ve Raining Blood adlı hayvanlıklar, ahlaksızlıklar benim bu albümdeki favori şarkılarımdır. Diğerleri de oldukça iyi ama bu üçü hiç şüphesiz iblisin kırbacını yemişler. Jeff’in yazdığı sololarda yine beyinleri allak bullak edici düzeyde. Kısacası albüm üstünüzü başınızı kan ediyor. Akacak kan albümde durmuyor işte (espriye koş). Reign In Blood elbette dinlenmiştir çoğu kişi tarafından. Fakat eğer dinlemeyenler varsa da şu ayıba bir son versinler. Bir başka yazı da görüşmek üzere hoşça kalın. Çamaşırlar hep kan oldu!
Albüm Puanı: 9/10
Thrash Metal'in en efsane gruplarından biri olarak gösteriliyor Slayer. Kesinlikle öyleler fakat Slayer’ı diğer Thrash Metal gruplarından ayıran en önemli özelliklerinden biri de oldukça tanrısız riffler yazmaları. Thrash Metal’i Progressive Metal ile harmanlayıp önümüze sunmaları takdire şayan. Elbette günümüzde Slayer tarzında Thrash yapan gruplar var ve de çoğalıyor. Fakat orijinal olmanın nimetlerinden grup oldukça fazla faydalandı ve faydalanıyor. Reign In Blood öylesine kendine has bir albüm ki kaç kere dinlerseniz dinleyin bunu Slayer’dan başkası yapamaz diye düşünüyorsunuz.
Slayer deyince benim aklıma direkt olarak “Hell Awaits” albümü geliyor. Bu albüm benim için zirve noktasıdır Slayer için. Gelgelelim “Reign In Blood”ında Hell Awaits’ten aşağı kalır yanı yok. Albümü ilk dinlemeye başladığınızda prodüksiyonun o çiğ yapısı gerçekten kulaklarınızda çınlıyor. Albümün yapımcısının Rick Rubin olması her ne kadar ilk başta ürkütücü geliyor olsa da, Slayer’da oldukça iyi bir iş çıkarmış zamanında. Nitekim Metallica’nın “Death Magnetic”inin prodüksiyonuydu bu adam. Daha fazla bir şey söylememe gerek yok sanırım. Reign In Blood 1986 yılında çıktığında adeta gövde gösterisi yapmıştır. Bunun başlıca sebeplerinden biri; “Show No Mercy” ve “Hell Awaits”te yakaladığı hatırı sayılır başarıdır. Bir diğeri ise Thrash Metal’e bambaşka bir soluk getirmiş olmalarıdır. Şarkı sözlerine şeytanı oldukça fazla davet etmeleri ve kanla içli dışlı olmalarıdır. Doğal olarak o zamanki yerinde duramayan ve harekete ve gürültüye aç olan kitlenin bütün isteklerine cevap veriyor olmalarıdır. Gerçekten de Slayer şarkılarının enerjileri öylesine fazladır ki eğer bir Slayer konseri boyunca Headbang yapmaya karar verirseniz büyük ihtimalle soluğu hastanede alırsınız. Boynunuz kırılmadıysa şanslısınızdır.
Reign In Blood bonus şarkılar hariç 10 şarkıya sahiptir. 10 şarkılık bu albümün şarkılarının toplam süresi yaklaşık 30 dakika kadardır. Bakın yaklaşık diyorum, yani 30 dakikayı bile bulmuyor. Tamam uzun uzadıya şarkılar bazen sıkıcı olabiliyor ama Reign In Blood’ın süresi gerçekten çok az. Benim albümü dinlerken tek mutsuz olduğum nokta buydu açıkçası. Bir şarkıya tam ısınıyorsunuz, gaza geliyorsunuz şarkı bitiyor. Oldukça can sıkıcı bir durum oluyor. Albümün prodüksiyon açısından oldukça iyi olduğunu yukarıda söylemiştim. Jeff’in ve Kerry’nin beraber ortaya çıkardıkları şarkılar için söylenecek sözcük şu “kanlarında boğulduk be abi!”. Gerçekten de müthiş rifflerle bezenmiş Reign In Blood ve hayran olmamanız gibi bir durum olamaz. Prodüksiyon oldukça iyi fakat mükemmel olması için bas gitarın sesini biraz açması yeterdi. Kiminize göre yeterli olabilir ama ben bir tık daha yüksek baslı bir Reign In Blood isterdim açıkçası. Dave Lombardo’nun terbiyesizliğine diyecek bir şey yok zaten. Ağzımıza vurur gibi davula vuruyor albümde. Hayır, insan değilsen insan değilim de bari abi. Biz de ağzımız açık kalmayız öyle şey gibi. Hızın sınırı nedir bilmiyor memur bey bu adam.
Angel of Death, Postmortem ve Raining Blood adlı hayvanlıklar, ahlaksızlıklar benim bu albümdeki favori şarkılarımdır. Diğerleri de oldukça iyi ama bu üçü hiç şüphesiz iblisin kırbacını yemişler. Jeff’in yazdığı sololarda yine beyinleri allak bullak edici düzeyde. Kısacası albüm üstünüzü başınızı kan ediyor. Akacak kan albümde durmuyor işte (espriye koş). Reign In Blood elbette dinlenmiştir çoğu kişi tarafından. Fakat eğer dinlemeyenler varsa da şu ayıba bir son versinler. Bir başka yazı da görüşmek üzere hoşça kalın. Çamaşırlar hep kan oldu!
Albüm Puanı: 9/10
Yorumlar
Yorum Gönder