Tanrıya şirk nasıl koşulur, canlı örneğini Fransa’nın karanlık, pis havasını
solumuş bir grup bizlere öğretmeye çalışıyor. Aslına bakarsanız bunu çok da
efsane yapıyorlar. Ağzından hayırlı bir şey çıkmayan Fransız Black Metal grubu “Deathspell
Omega”nın 2010 yılında çıkan, günaha teşvik albümü “Paracletus”un kritiğini
okuyorsunuz dostlarım. Hadi iblis çağırma seansına!
Paracletus’un, bu albüm için verilmek istenen anlamı
ise “Holy Spirit” yani “Kutsal Ruh” olmuştur. Yani anlayacağınız üzere “Baba,
Oğul ve Kutsal Ruh” üçlemesinden Kutsal Ruh’a şeker şeker atıflar var. Geçen
yıldan beri Black Metal dinlemeye yoğunlaşmış biri olarak artık bu türdeki
tecrübeme biraz daha güveniyorum. Öyle ki Black Metal’de son yılların kükreyen “Behemoth”u
Deathspell Omega’nın albümü bile artık çalma listemde.
Albümün
soundundan bahsetmek istiyorum dostlarım. Burzum ve Gorgoroth tarzı bir
çiğlikten bahsedemem ama Black Metal’in o hırçın ve gürültüsünü sapına kadar
bünyesinde bulunduruyor Paracletus. Melodik yönden bekleyeceğimiz üzere öyle
kulaklarımızda kuşlar, kelebekler uçuşmuyor. Olabildiğince sert ve gürültülü
olan Paracletus elbette safi gürültü değil. Deathspell Omega’nın bu albüm için
yazdığı riffler her ne kadar çok sert ve karmaşık olsa da aralara
serpiştirdikleri vurucu melodiler kulaklarımıza Deccal’in ağlamasının o
ürkütücü sesini getiriyor. Özellikle “Abscission” adlı şaheserin introsunda bu
dediğim benzetmeyi çok hissedilir bir şekilde duyabiliyoruz. Albümde en çok beğendiğim şey
ise davul oldu. Gerçekten Black Metal davulculuğunu bambaşka bir noktaya
getirmiş Deathspell Omega. Albüm baştan sona Black Metal’in en vurucu
albümlerinden biri olma özelliği taşıyor dostlarım. Grup 1998 yılından bu yana
Black Metal için ter döküyor. Fakat ben bu grup ile bahsettiğim Paracletus
albümü ile tanıştım. İyi ki de tanışmışım diyorum. Çünkü Black Metal artık
benim için en favori Metal türlerinden biri haline geldi ve bu yelpazeyi mümkün
olduğunca genişletmek istiyorum. Vokal, gitar, bas ve davul sesleri bir Black
Metal albümünde olması gerektiği gibi dostlarım. Albümün benim için tek eksi
yönü prodüksiyon kısmı biraz daha iyi olabilirmiş. Evet, Black Metal’de bu çok
önemli değildir ama öyle şarkılar var ki albüm de arkada bir yerlerde kalmış
müthiş riffleri rahatça ayırt etmek istiyorsunuz fakat bu çok zor. Özellikle
günümüz de herkes benim gibi cep telefonundan kulaklık ile sıkça müzik
dinlediği için bu sorun patlak veriyor.
Favori şarkılarım hepsi aslında ama içlerinden 2 şarkı var
ki başyapıt diyebilirim bunlara. Birincisi yukarıda da adı geçen “Abscission”,
ikincisi ise “Epiklesis 1”. Ayrıca “Dearth” adlı şarkıda ki bu albümün en
durağan şarkısıdır, Fransızca sözlerini kulaklarınızda çınlatıyor. Black Metal
bile kendi içinde o kadar çok farklı şekilde icra ediliyor ki, Metal müziğin
tam bir kültür olduğunu söylüyordum ve ne kadar da doğru söylüyormuşum diyorum.
Tribulation’nın yaptığı Black Metal’e de bayılıyorum, bu Fransız
allahsızlarının yaptığı Black Metal’e de. Özetleyecek olursam arkadaşlar sizler
de Black Metal’i seviyorsanız Deathspell Omega’nın kulağınıza böğürmesinden
kendinizi alıkoymayın. Bir sonraki yazı da görüşmek üzere kendinize iyi bakın
ve gece gece çok dinlemeyin bu albümü şeytanları başınıza toplarsınız. Bir de başucunuz
tarafında çoraplarınızı çıkartmayın o Deathspell Omega dinlemekten daha ürkünç
Albüm Puan: 9/10.
Yorumlar
Yorum Gönder