Albüm Kritik 72 (Deathspell Omega / Paracletus)

Tanrıya şirk nasıl koşulur, canlı örneğini Fransa’nın karanlık, pis havasını solumuş bir grup bizlere öğretmeye çalışıyor. Aslına bakarsanız bunu çok da efsane yapıyorlar. Ağzından hayırlı bir şey çıkmayan Fransız Black Metal grubu “Deathspell Omega”nın 2010 yılında çıkan, günaha teşvik albümü “Paracletus”un kritiğini okuyorsunuz dostlarım. Hadi iblis çağırma seansına!


Paracletus’un, bu albüm için verilmek istenen anlamı ise “Holy Spirit” yani “Kutsal Ruh” olmuştur. Yani anlayacağınız üzere “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” üçlemesinden Kutsal Ruh’a şeker şeker atıflar var. Geçen yıldan beri Black Metal dinlemeye yoğunlaşmış biri olarak artık bu türdeki tecrübeme biraz daha güveniyorum. Öyle ki Black Metal’de son yılların kükreyen “Behemoth”u Deathspell Omega’nın albümü bile artık çalma listemde.

Albümün soundundan bahsetmek istiyorum dostlarım. Burzum ve Gorgoroth tarzı bir çiğlikten bahsedemem ama Black Metal’in o hırçın ve gürültüsünü sapına kadar bünyesinde bulunduruyor Paracletus. Melodik yönden bekleyeceğimiz üzere öyle kulaklarımızda kuşlar, kelebekler uçuşmuyor. Olabildiğince sert ve gürültülü olan Paracletus elbette safi gürültü değil. Deathspell Omega’nın bu albüm için yazdığı riffler her ne kadar çok sert ve karmaşık olsa da aralara serpiştirdikleri vurucu melodiler kulaklarımıza Deccal’in ağlamasının o ürkütücü sesini getiriyor. Özellikle “Abscission” adlı şaheserin introsunda bu dediğim benzetmeyi çok hissedilir bir şekilde duyabiliyoruz. Albümde en çok beğendiğim şey ise davul oldu. Gerçekten Black Metal davulculuğunu bambaşka bir noktaya getirmiş Deathspell Omega. Albüm baştan sona Black Metal’in en vurucu albümlerinden biri olma özelliği taşıyor dostlarım. Grup 1998 yılından bu yana Black Metal için ter döküyor. Fakat ben bu grup ile bahsettiğim Paracletus albümü ile tanıştım. İyi ki de tanışmışım diyorum. Çünkü Black Metal artık benim için en favori Metal türlerinden biri haline geldi ve bu yelpazeyi mümkün olduğunca genişletmek istiyorum. Vokal, gitar, bas ve davul sesleri bir Black Metal albümünde olması gerektiği gibi dostlarım. Albümün benim için tek eksi yönü prodüksiyon kısmı biraz daha iyi olabilirmiş. Evet, Black Metal’de bu çok önemli değildir ama öyle şarkılar var ki albüm de arkada bir yerlerde kalmış müthiş riffleri rahatça ayırt etmek istiyorsunuz fakat bu çok zor. Özellikle günümüz de herkes benim gibi cep telefonundan kulaklık ile sıkça müzik dinlediği için bu sorun patlak veriyor.

Favori şarkılarım hepsi aslında ama içlerinden 2 şarkı var ki başyapıt diyebilirim bunlara. Birincisi yukarıda da adı geçen “Abscission”, ikincisi ise “Epiklesis 1”. Ayrıca “Dearth” adlı şarkıda ki bu albümün en durağan şarkısıdır, Fransızca sözlerini kulaklarınızda çınlatıyor. Black Metal bile kendi içinde o kadar çok farklı şekilde icra ediliyor ki, Metal müziğin tam bir kültür olduğunu söylüyordum ve ne kadar da doğru söylüyormuşum diyorum. Tribulation’nın yaptığı Black Metal’e de bayılıyorum, bu Fransız allahsızlarının yaptığı Black Metal’e de. Özetleyecek olursam arkadaşlar sizler de Black Metal’i seviyorsanız Deathspell Omega’nın kulağınıza böğürmesinden kendinizi alıkoymayın. Bir sonraki yazı da görüşmek üzere kendinize iyi bakın ve gece gece çok dinlemeyin bu albümü şeytanları başınıza toplarsınız. Bir de başucunuz tarafında çoraplarınızı çıkartmayın o Deathspell Omega dinlemekten daha ürkünç

Albüm Puan: 9/10.

Yorumlar