Albüm Kritik 66 (Agalloch / The Mantle)

Merhaba dostlarım art arda albüm kritiklerini yayınlamaya devam ediyorum. Birikmiş çok albüm varmış yahu. Şimdi ele alacağım albüm ise yine kendi kendime kızdığım ve dövündüğüm bir albüm. Kızma nedenim ise böylesine harikulade bir albümü böylesine geç dinlemiş olmam. Agalloch’un kulak ziyafeti albümü olan 2002 çıkışlı “The Mantle” bugünkü sitemin konuğu.

Agalloch’un öncelikle ABD’li bir grup olduğunu söylemek istiyorum sizlere. Bunu söylemek istedim çünkü uzun zamandır ABD’li bir grubun albümünü dinlememiştim. Genellikle Avrupa ve İskandinavya yöresinden yapıtlar inceleme konuğumuz oluyordu. Agalloch’un yaptığı müzik tarzı aslında birçok koldan oluşuyor. Doom Rock, Folk Metal ve Black Metal türlerinin hepsini Agalloch’un albümlerinde duyabilirsiniz. Tıpkı The Mantle’daki gibi.

The Mantle, gerçekten uzun zamandan beri dinlediğim en iyi albümlerden bir tanesi oldu. Albümde bulunan her şarkı biz dinleyiciler için büyük bir lütuf. Albümdeki 9 şarkının tamamı mükemmel. Hiç ayrım yapamadım içlerinden, emin olun. The Mantle’ı beğenmemin asıl nedeni, aslında birçok metal grubu akustik bir şeyler yapmaya çalışıyorlar fakat çoğunluğu aslında hiçte güzel işler ortaya koyamıyorlar. Agalloch ise bu işte gerçekten zirvede bir grup ki bunu The Mantle ile ispat ediyorlar zaten.

Albümün atmosferinden başlamak istiyorum dostlarım. Aslına bakarsanız ABD’li bir gruptan böylesine buram buram folk kokan bir albüm beklemiyordum (Country tarzını dahil etmiyorum sadece metalden bahsediyorum). Albümün kapak resmi zaten bize az çok nasıl bir hava soluyacağımızı albümü dinlemeden söylüyor. Gri geyikli bir albüm kapağının içinde tıpkı rengi gibi yine grimsi şarkı sözleri var. Şarkı sözlerinin genel konusu yeryüzü ve insanoğlunu bağdaştırılarak yaratılan sıkıntılı durumlardan oluşuyor. Yani birazcık depresif ve ağırlıklı duygu yüklü şarkılardan bahsediyorum. Akustik bestelerin her biri hayranlık uyandırıyor. Bu akustik şaheserlerin arkasına ise oldukça yeterli düzeyde sertlikte elektrik gitar eşlik ediyor. Şarkıların harmonisi o kadar uyumlu ki hiç bitmesin istiyorsunuz. Vokal ise yine albümün en vurucu yanlarından biri oluyor. Clean ve Brutal vokallerin kullanımı gayet düzgün ve yerinde. Kulak tırmalayan hiçbir ses öğesi yok albümde. Gerçekten mükemmelliği The Mantle’da yakalamış Agalloch. The Mantle’ın melankolik yapısı şarkıları dinlemez kılmıyor. Ben açıkçası çokta öyle dertli bir havaya girmedim şarkıları dinlerken. Fakat eğer o gün kötü bir olay yaşayıp üzerine dinlemek için The Mantle’ı seçtiyseniz gözyaşlarınızı içinize akıtabilirsiniz (arabesk arabesk konuştum biliyorum).

A Desolation Song hariç diğer bütün şarkıların yaratıcılığında John Haughm var. Haughm aynı zamanda Agalloch’un da vokali zaten. Don Anderson ile John Haugh albümün yaratıcıları desek hiçte yalan olmaz. Bu iki deha ortaya gerçekten tam bir sanat eseri koymuşlar. Albümü enine boyuna inceleyen biri olarak en ufak bir kusur bulamadım. Bu tarzı yapan bir başka grup Alcest’i de dinlemiş biri olarak, kesinlikle Agalloch çok daha iyi bir konumda diyebilirim. Fransız Alcest’te iyi ama Agalloch kadar etkili işler yaptıklarını söyleyemem. Albümdeki favori şarkılarımı sıralamaya lüzum yok, hepsi birbirinden mükemmel şarkılar zaten. Sizlere kesinlikle dinlemenizi önereceğim bir albüm The Mantle. Sizler de bu karanlık dünyaya girin ve Agalloch neler anlatıyor bir kulak verin dostlarım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere kendinize iyi bakın ve hoşça kalın.

Albüm Puanı: 10/10


  





Yorumlar