Albüm Kritik 61 (At The Gates / At War With Reality)

Merhaba dostlarım yeni bir albüm kritiği ile daha sizlerle buluşuyorum. Bugün kaya gibi bir albümün incelemesini yapacağım sizlere. Albüme kaya gibi diyorum çünkü, son zamanlarda ekstrem türünde dinlediğim en başarılı yapıtlardan biri. At The Gates’in “At War With Reality” albümü bugünkü konuğum oluyor.

İsveçli At The Gates’in 1996 yılında dağıldıktan sonra 2007 yılında tekrar bir araya gelip 2014 yılında piyasaya sürdükleri At War With Reality gerçek bir geri dönüş albümü olmuş dostlarım. Dağılmalarından önce yayınladıkları albüm olan Slaughter of The Soul bugün hala At The Gates’in en büyük başarısı kabul edilir. Fakat 2014 yılında çıkan At War With Reality, Slaughter of The Soul’dan bu unvanı aldı bana göre. Bu albümün kritiğini çıktığı zaman diliminde yazmadığım için çok pişmanım. Ama sonuçta çok fazla geçmeden aradan (1 yıl geçti alt tarafı) sonunda sitemde yerini alıyor At War With Reality.

İsveç'te Death Metal ateşini yakan At The Gates, son albümü ile bu ateşi bildiğiniz devasa yangın haline getirmiş. Gerek şarkıların armonisi, gerek keskin ve sert riffleri olsun tam anlamıyla dinleyenleri etkisi altına alan bir albüm olmuş. Prodüksiyon aşaması da gayet iyi bir şekilde geçilmiş. Benim bir albümü dinlerken en çok dikkat ettiğim şey, o albümde kullanılan bütün enstrümanların çok ayırt edilebilir bir şekilde kulağımda çınlamasıdır. At War With Reality’de bu gayet güzel bir şekilde sergileniyor. Ben öteden beri çok karmaşık rifflerle yazılan ve sırf daha fazla nota bastık ve daha karmaşık şarkılar yazabiliyoruz adına ortaya sunulan şarkılara karşı biraz mesafeli kalmışımdır. Evet, bu şekilde yazılan birçok şarkı dinliyorum fakat o şarkıların gerçekten kalitesi üst düzeyde. Böylesine karma rifflerle ortaya konulan şarkıların genellikle kulağımızda bıraktığı etki çok kalıcı olmadığı için belki de çok sıcak bakmıyorum. Fakat bu albüm için yazılan riffler o kadar kararında olmuş ki sadece şapka çıkartmak kalıyor bizlere. Hiçbir şekilde bir zorlama riff hissetmedim şarkılarda. Gitar soundu ise yine tam ayarında tutturulmuş. Hani şöyle bir tık daha kalın bir ses olsa kulağıma sancılar sokabilir, o derece kıvamında olmuş. Ve ilk defa bir Death Metal albümünde (veya 2. Defa The Satanist'i de sayabiliriz) şarkıların kayıta alınan ses düzeyini mükemmel bir seviyede buldum. Genellikle kulak patlatmaya yönelik bir kayıt sürecinden geçen Death Metal albümleri, At The Gates’in bu başyapıtında o tabuyu kırmış.



Vokal ise inanılmaz güzel dostlarım. Bağırmaya yönelik söylenen şarkılarda vokaller genellikle aynı skalayı seyreder. At The Gates’in vokali Tomas Lindberg’in sesi dondurmanın üzerine serpilen Antep fıstığı niteliğinde olmuş (benzetmeye koş). Yani yazılan bu güzide eserlerin üzerine ancak bu sesin söylediği vokal yakışırdı.

Albümün bütün şarkılarına bayıldım dostlarım. Gerçekten sizlere en sevdiğim bir iki şarkıyı söylemek isterdim ama bu albüm için öyle bir şey yapamayacağım. Bütün şarkıları hayranlıkla dinledim. Albüm 15 şarkıdan oluşuyor ve albümün süresi ise 52 dakika. Yani hiç öyle uzun uzadıya şarkılar yok. Her şarkı bu yüzden kendini dinlettirebiliyor.

Bu albüm benim “Kült” albümler listemde yerini aldı. Sizler de bu mükemmel eseri dinlemediyseniz eğer, hemen koşun, gidin, alın ve dinleyin! Kendinize iyi bakın dostlarım ve hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10


Yorumlar