Merhaba dostlarım yeni bir albüm kritiği ile daha sizlerle buluşuyorum. Bugün
kaya gibi bir albümün incelemesini yapacağım sizlere. Albüme kaya gibi diyorum
çünkü, son zamanlarda ekstrem türünde dinlediğim en başarılı yapıtlardan biri.
At The Gates’in “At War With Reality” albümü bugünkü konuğum oluyor.
İsveçli At The Gates’in 1996 yılında dağıldıktan sonra 2007
yılında tekrar bir araya gelip 2014 yılında piyasaya sürdükleri At War With
Reality gerçek bir geri dönüş albümü olmuş dostlarım. Dağılmalarından önce
yayınladıkları albüm olan Slaughter of The Soul bugün hala At The Gates’in en
büyük başarısı kabul edilir. Fakat 2014 yılında çıkan At War With Reality, Slaughter
of The Soul’dan bu unvanı aldı bana göre. Bu albümün kritiğini çıktığı zaman
diliminde yazmadığım için çok pişmanım. Ama sonuçta çok fazla geçmeden aradan
(1 yıl geçti alt tarafı) sonunda sitemde yerini alıyor At War With Reality.
İsveç'te Death Metal ateşini yakan At The Gates, son albümü ile bu
ateşi bildiğiniz devasa yangın haline getirmiş. Gerek şarkıların armonisi,
gerek keskin ve sert riffleri olsun tam anlamıyla dinleyenleri etkisi altına
alan bir albüm olmuş. Prodüksiyon aşaması da gayet iyi bir şekilde geçilmiş.
Benim bir albümü dinlerken en çok dikkat ettiğim şey, o albümde kullanılan
bütün enstrümanların çok ayırt edilebilir bir şekilde kulağımda çınlamasıdır.
At War With Reality’de bu gayet güzel bir şekilde sergileniyor. Ben öteden beri
çok karmaşık rifflerle yazılan ve sırf daha fazla nota bastık ve daha karmaşık
şarkılar yazabiliyoruz adına ortaya sunulan şarkılara karşı biraz mesafeli
kalmışımdır. Evet, bu şekilde yazılan birçok şarkı dinliyorum fakat o şarkıların
gerçekten kalitesi üst düzeyde. Böylesine karma rifflerle ortaya konulan
şarkıların genellikle kulağımızda bıraktığı etki çok kalıcı olmadığı için belki
de çok sıcak bakmıyorum. Fakat bu albüm için yazılan riffler o kadar kararında
olmuş ki sadece şapka çıkartmak kalıyor bizlere. Hiçbir şekilde bir zorlama
riff hissetmedim şarkılarda. Gitar soundu ise yine tam ayarında tutturulmuş.
Hani şöyle bir tık daha kalın bir ses olsa kulağıma sancılar sokabilir, o
derece kıvamında olmuş. Ve ilk defa bir Death Metal albümünde (veya 2. Defa The Satanist'i de sayabiliriz)
şarkıların kayıta alınan ses düzeyini mükemmel bir seviyede buldum. Genellikle
kulak patlatmaya yönelik bir kayıt sürecinden geçen Death Metal albümleri, At
The Gates’in bu başyapıtında o tabuyu kırmış.
Vokal ise inanılmaz güzel dostlarım. Bağırmaya yönelik
söylenen şarkılarda vokaller genellikle aynı skalayı seyreder. At The Gates’in
vokali Tomas Lindberg’in sesi dondurmanın üzerine serpilen Antep fıstığı
niteliğinde olmuş (benzetmeye koş). Yani yazılan bu güzide eserlerin üzerine
ancak bu sesin söylediği vokal yakışırdı.
Albümün bütün şarkılarına bayıldım dostlarım. Gerçekten
sizlere en sevdiğim bir iki şarkıyı söylemek isterdim ama bu albüm için öyle
bir şey yapamayacağım. Bütün şarkıları hayranlıkla dinledim. Albüm 15 şarkıdan
oluşuyor ve albümün süresi ise 52 dakika. Yani hiç öyle uzun uzadıya şarkılar
yok. Her şarkı bu yüzden kendini dinlettirebiliyor.
Bu albüm benim “Kült” albümler listemde yerini aldı. Sizler
de bu mükemmel eseri dinlemediyseniz eğer, hemen koşun, gidin, alın ve dinleyin!
Kendinize iyi bakın dostlarım ve hoşça kalın!
Albüm Puanı: 10/10
Yorumlar
Yorum Gönder