Herkese selamlar! Bugün cumartesi ve ben yine geçmişte kötü bir şekilde yazdığım albümlerden bir başkasını daha düzeltmek için klavyenin başına oturmuş bulunuyorum. Ne güzeldir ki bu kötü yazdığım albümler çok eskide kaldığı için kimsenin ne dikkatini çekmiş ne de doğru düzgün okuyucu sayısına ulaşmış. O zamanlar daha çok benim sıkça dinlediğim grupların albümlerini yazıyordum. Eh, yeni açılmış bir site için bu da gayet normal olsa gerek diye düşünüyorum. Fakat bugün tekrar elden geçireceğim albümü o zaman bile doğru düzgün kaç kere dinledim bilmiyorum. Muhtemelen bir kez daha YouTube etkisi ile sadece bir şarkılarını beğendiğim ve sonrasında albümlerini de birkaç kere dinleyip bıraktığım bir grup olan “Machine Head”den sizlere bahsedeceğim. Direkt olarak Machine Head değil elbette. Onların 2011yılında çıkardıkları “Unto the Locust” albümlerini yeniden ve doğru düzgün bir şekilde ele alacağım. Bu albüm kritiğinin eski versiyonunu görmüş olanlar muhtemelen midesi bulanarak siteyi terk etmişlerdir. Aslında o yazıya bir albüm kritiği demek de zor. Albüm tanıtımı gibi bir yazı olmuş. Kendi fikirlerimin çok az olduğu ve sadece albüme dair genel geçer bilgilerin olduğu bir yazı yazmışım. Utanç verici bir başka yazım olarak yıllarca bu sitede o haliyle kalmış. Neyse ki bu tür yazıları elden geçirme kararı aldım da geçmişteki kötü anıları düzeltebiliyorum. Geçmişe müdahale edeceğimiz pek bir alan yok. Bu yüzden de kendimde bir güç hissetmiyor değilim. Şaka bir yana sitedeki ilk ve tek ve muhtemelen son Machine Head albümünü tekrardan sizlere gerçek bir yazı ile sunacağım. Evet, son olacak. Çünkü Machine Head hiçbir zaman benim ilgimi çeken ve dinlemek için özel bir istek uyandıran grup olmadı. Günlük hayatımda aklıma ismi dahi gelmeyen bir grup aslında. Fakat bu albüm kritiğini ilk olarak yazdığım 2013 yılında bir şekilde dikkatimi çekmiş ve ben de siteye yazmışım. Dikkatimi ise YouTube’taki “Locust” adlı şarkısı ile çekmişti. Onu net bir şekilde hatırlıyorum. Şimdi, bu yazıyı yazmak için bu albümü iki defa baştan sona dinledim. Bana hissettirdiklerine geçelim o halde.
Machine Head’in müzik tarzı zaman içinde çok farklı alt janrlarda değişmiş. Thrash Metal, Groove Metal, Metalcore ve sonunda da ne yazık ki benim için ıstırap dolu bir tür olan Nu-Metal’e kadar gelmişler. Nu-Metal seven arkadaşlar kusura bakmasın ama benim bu türe olan yaklaşımım çok sert. Küfretmeden Nu-Metal diyemiyorum bile. Özellikle bu türü icra eden grupların da pespaye olmaları benim bu öfkemi daha da perçinliyor. Machine Head’in adeta alevli meyve tabağı gibi icra edebildikleri her türden birer parça ile müziklerini oluşturduğu çok açık. Bu saydığım türlerden hepsini özellikle Unto the Locust albümünde çok rahatça duyuyorsunuz. O zamanlar bu albümün bana neler hissettirdiğini hatırlamıyorum. Doğal olarak hatırlamıyorum çünkü o yazıdan sonra muhtemelen bir kez daha dinlemişimdir ve sonra albümü unutmuşumdur. Sadece albümü de değil, Machine Head’i direkt unutmuşum. Bugün, bu albümü dinlediğim zaman ise beni etkileyen herhangi bir şey olmadığını anlıyorum. Derinlerde hiçbir şey hissettirmeyen bir albüm dinlediğimi biliyorum. Fakat yine de müzikal açıdan hiç de zayıf bir albüm değil. Yazılan rifflerin belli bir kalitenin üstünde olduğunu ve özellikle iyi bir prodüksiyon ile şarkıların kaydedilmesiyle gayet de dinlenebilir bir albüm olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Machine Head’in icra ettiği türlerin sentezine kanım pek kaynamasa da ortada gayet yeterli bir iş olduğunu da görmezden gelemeyeceğim. Grubun beyni olarak lanse edilen “Robb Flyn”in şarkı yazmada gayet yetenekli biri olduğu açık. Fakat şarkı yazmadaki iyi tarafı şarkıları söylemede aynı başarıyı gösteremiyor. Sesi, çok eğreti duruyor şarkılarda. Özellikle “Locust” şarkısında birden çok temiz bir vokal partisyonuna geçtiği bir an var. Orada gerçekten gülmekten kendimi alamadım. Vokal performansını beğenmedim Robb’un. Gerçi eski yazımda da bunu dile getirmişim. Eh, en azından tutarlılığım devam ediyor. Diğer taraftan birçok Metal grubu gibi Machine Head’in de bolca “Metallica” etkisinde kaldığını Unto the Locust albümünde de çok rahat bir şekilde görüyoruz, duyuyoruz. Albümde çok vurucu bir şarkı var mı diye düşündüm. Muhtemelen ilk sıraya Locust adlı şarkıyı yazarım. Diğerlerine nazaran etkileyiciliği biraz daha yüksek. Geri kalan şarkıların hepsi aynı noktada yer alıyor benim için.
Machine Head’in Unto the Locust albümü ortalama bir albüm. Her ne kadar bu grubun müziği bende çok karşılık bulamasa da doğruya doğru demek gerekir. Kötü bir albüm kesinlikle değil. Fakat çok iyi bir albüm de değil. Tam manasıyla orta seviyede yer alan ve dinlediğiniz zaman canınızı sıkmayan, müzik dinleme etkinliğinizin içinde çıtır çerez bir şekilde sindirilebilecek bir albüm. Yıllar sonra Machine Head dinlemek de benim için ilginç bir deneyim oldu. Dediğim gibi muhtemelen bir daha buraya bir Machine Head albümü yazmayacağım. Görüşmek üzere!
Albüm Puanı: 7/10
** Yeniden yazılma tarihi: 3 Ağustos 2024
Yorumlar
Yorum Gönder