Albüm Kritik 16 (As I Lay Dying / An Ocean Between Us)

Herkese selamlar! Güneşli, sıcak bir cumartesi günündeyiz. Zaten artık bu şekilde olacak gelecek günler de. Yaz geldi ve sıcaklarla bedenimizi test edeceğiz. Benim için yazın gelmesinde herhangi bir sıkıntı yok. Sıcak seven biriyimdir. Ama evdeki nemrut sıcağı değil. İşte bu sıcak ve samimi duygularla bir kez daha klavyenin başına oturdum. Bugün hafta sonunun ilk günü olduğu için bir kez daha geçmişe dönüyoruz. Oldukça kötü bir şekilde yazdığım albüm değerlendirme yazılarını elden geçirmeye devam ediyorum. Bunlardan 16 numaralı albüm kritik yazısına geldi sıra. “Trivium”un bana sevdirdiği Metalcore’u başka gruplarda da tecrübe ettiğim dönemlerde “As I Lay Dying”i de keşfetmiştim. Muhtemelen Trivium’dan sonra en çok sevdiğim, benimsediğim Metalcore grubu olmuştu As I Lay Dying. Özellikle bu yazıda da bahsedeceğim “An Ocean Between Us” albümleri uzun süredir favori albümlerim arasında yerini aldı. Bugün, bu yazıyı yazmak için uzun zamandır dinlemediğim bu albümü dinlemek için kulaklıklarımı taktım. Albümü dinlemeye başladığımda ise bir kez daha ne kadar değerli bir albüm olduğunu fark etmiş oldum. Bana göre grubun o büyük potansiyelini en iyi şekilde yansıtan albüm An Ocean Between Us olmuştur. Bu albüm çıkana kadar da grubun diskografisi her albümde daha iyi bir noktaya geliyordu. An Ocean Between Us’tan sonra gelen “The Powerless Rise” da büyük bir patlama etkisi yaratmıştı. Fakat An Ocean Between Us’ın bendeki yeri hep zirve noktası oldu grubun albümleri içinde. Bu yüzden de 2013 yılında ilk olarak yazdığım bu albüm değerlendirmesinin ciddi anlamda elden geçmesi gerekiyordu ve sonunda o işi de aradan çıkarıyorum.

As I Lay Dying olan ilişkim aslında hiç de azımsanmayacak bir süre devam etti. Grubun 2012 yılında çıkardığı “Awakened” albümlerine kadar yoğun bir şekilde dinliyordum. Sonrasında ise zaten her şey As I Lay Dying için bombok bir duruma dönüştü. Grubun kurucularından olan ve aynı zamanda vokal görevini üstlenen “Tim Lambesis” eşini öldürerek hapishaneye girdi. Bu süreçten sonra grup ciddi anlamda büyük darbe yedi ve bir anda nefret edilen bir gruba dönüştü. Ben de o dönemlerde zaten biraz daha ekstrem tarafa kaydığım için As I Lay Dying’i dinlemeyi azaltmıştım. Tim’in böyle bir bok yemesinden sonra da ben de gruptan uzaklaştım. Bugün de sitede sadece The Powerless Rise ve bu albümün kritiğini bulabilirsiniz. Lambesis’in hapishanede olduğu süreçte grup elemanlarından bazıları “Wovenwar” adında yeni bir grup girişiminde bulundular. Fakat As I Lay Dying ismi hala çok büyük olduğu için bu grup projesi ne yazık ki pek tutmadı. 2018 yılına geldiğimizde ise Lambesis artık dışarıdaydı ve orijinal As I Lay Dying kadrosu tekrar bir araya geldi ve 2019 yılında “Shaped by Fire” adında yeni bir As I Lay Dying albümünü bizlere sundular. O albümü dinlemedim. Bu yıl da yeni bir As I Lay Dying albümü gelecek ve bu defa albümü dinleyeceğim. Zira Lambesis’i her ne kadar dışlıyor olsam ve sevmesem de grubun geri kalanının büyük yetenekli adamlar olduğunu biliyorum. Bu adamların icra ettikleri müziği dinlemek gerçekten de büyük keyif verici. Özellikle bunu, bu albüm değerlendirme yazısını tekrar yazacağım için gün içinde birkaç dinlediğim An Ocean Between Us albümünden bir kez daha anlamış oldum.


Gitarlarda Nick Hipa ve Phil Sgrosso”, vokalde “Tim Lambesis”, bas gitar ve temiz vokalde “Josh Gilbert” ve davulda “Jordan Mancino”lu kadrosu ile As I Lay Dying gerçekten yetenekli adamlardan oluşan bir grup. Tabi ki bu kadro An Ocean Between Us’ın kadrosudur. Şu anda ise Phil ve Tim orijinal ekipten geri kalan isimler. Her ne kadar Shaped by Fire’a kadar orijinal kadro ile devam edilmiş olsa da artık öyle değil. An Ocean Between Us 2007 yılında çıkmış olan bir albüm. Yani bugünden tam 17 yıl önce çıkmış olan bir albüm. Albüm baştan sona çok akıcı. Dinlemekten büyük keyif alıyorsunuz. Şahsen ben aldım. Tek bir şarkıda bile sıkılmadım. Normalde böylesi albümlerdeki duygusal yoğunluklu, ağır tempolu şarkılar sevmem ama bu albümün yedinci şarkısı olan “I Never Wanted”ı dinlemek bile beni gayet ihya etmiştir. Özellikle riff yazma konusunda Phil’in gerçekten de büyük bir adam olduğunu biliyorum. Sadece bu albüm özelinde de değil. Diğer As I Lay Dying albümlerinde de bunu çok iyi bir şekilde göstermiştir. Nick de elbette gayet iyi katkılar vererek bu riff yazımlarının çok iyi şarkılar haline dönmesini sağlamıştır. An Ocean Between Us dinlerken müzikal zevkin doruklarına çıkıyorum. Metalcore’un hem virtüözlük tarafını hem de modern Metal adına gösterilen bu ciddi prodüksiyon işlerini taktir ediyorum. An Ocean Between Us’ta bu söylediğim iki şeyde var. Hem çok iyi prodüksiyona sahip bir albüm dinliyorsunuz hem de her enstrümanın ciddi anlamda virtüözlük seviyesinde kullanıldığına şahitlik ediyorsunuz. Özellikle Jordan’ın davul çeşitlemeleri bana göre şarkıları hep bir adım ilerisine taşımayı başarıyor. As I Lay Dying tıpkı Trivium gibi çok iyi bir kadroya sahip olmanın ekmeğini yedi. Gerçi Trivium davulcu konusunda bir süre bocalamış olsa da onlar da nihayet bir dikiş tutturmayı başardılar. Birçok Metalcore grubu var. Fakat As I Lay Dying ve Trivium bana göre bu işi en iyi şekilde icra eden iki grup. Bugün dahi öyleler.

An Ocean Between Us, dinlediğim en güzel albümlerden biri oldu hep. Uzunca bir süre ekstrem Metal türlerinin içinde kendimi kaybettiğimden Metalcore albümlerine dönüp bakma isteğim yoktu. Bu eski yazıları tekrar elden geçirme işi sayesinde As I Lay Dying’in bu şaheserini bir kez daha dinlemiş oldum. Baştan sona kusursuz bir iş olarak görüyorum An Ocean Between Us’ı. Bu zamana kadar dinlemediyseniz mutlaka dinleyin. Çünkü dinlediğinizde sizde benim gibi çok iyi hissedeceksiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, hoşça kalın!

Albüm Puanı: 10/10

Yeniden yazma tarihi: 8 Haziran 2024



Yorumlar