Albüm Kritik 6 (Mekanik / Kitlesel Depresyon)

Bugün, geriye dönüşlerin belki de benim için en nostaljik ve de en hüzünlü olanlarından birini yapıyorum. Nasıl oldu bilemiyorum ama bu albüm kritiğini normalde çok daha önceden yeniden yazmam gerekiyordu. Çünkü malumunuz sırayla gidiyordum ve geriye dönük olarak yazdığım albüm sayısı 20’yi geçmiş durumda. Bu albümün de numarası 6. Eh, bir yerde ipin ucunu kaçırmışım. Olsun. Bu albümü şimdi elden geçireceğim için kendimi daha iyi hissediyorum. Çünkü bu vesileyle biraz size eskilerden bahsetmek istiyorum. Çok eskilerden değil elbette. Fakat 33 yaşında biri olduğumu hesaba katarsak ve bu albümü ilk olarak 2013 yılında siteye yazdığımı da düşürsek bence iyi bir nostalji olacaktır. Başlıkta da görüyorsunuz zaten. Bir zamanlar, ülkemizdeki en iddialı Thash Metal gruplarından biri olan “Mekanik” ve onun 2012 yılında çıkardığı ilk albümü “Kitlesel Depresyon”u yeniden elden geçiriyorum. Elden geçirmem gereken bir albüm olduğu aşikâr. Zira o zamanlar grubun enerjisine o kadar kendimi kaptırmışım ki, bir albüm kritiğinden ziyade adeta heyecanını dile getiren bir ergen gibi abuk sabuk cümlelerle albümü ve grubu anlatmaya çalışmışım. Günün sonunda ise sadece övgüler dizdiğim (-ki bu övgüler de çok gülünçmüş) bir yazıdan öteye gidememiş. O yüzden şimdi daha oturaklı ve daha detaylı bir kritik yazısı yazmak için klavyenin başına oturdum.


Mekanik, İstanbullu bir old-school Thrash Metal grubudur. Hatta Türkçe şarkı sözleri yazıp, Thrash Metal ile onları harmanlayıp bizlere seslendiren bir gruptur. Bu yüzden de aldıkları risk büyüktür. Hatta şimdi düşününce aldıkları risk gereksiz ve yanlıştır. Elbette grubun o anki heyecanı ve dar vizyonu grubun yerel bir Metal grup olmasından öteye gidemeyişinin nedenidir. Şunu kabul etmemiz gerekir ki, eğer uluslararası arenada bilinirliği olan bir grup kurmak istiyorsak bunu Türkçe şarkı sözleri ile yapmamız pek mümkün değildir. Bakınız: “Pentagram”. Şimdi burada herkes isyan bayraklarını açacaktır. Pentagram’a nasıl uluslararası bir grup değil diye. Fakat değil güzel kardeşim. Ne ilk zamanında ne de olgunluk zamanında uluslararası camiada bilinen bir grup oldu Pentagram. Hem de İngilizce şarkı sözleri yazmalarına rağmen. Buradan da şuna geliyoruz; demek ki sadece İngilizce şarkı sözü yazmak da yetmiyor. İcra edilen müziğin de gerçekten etkileyici olması gerekiyor. Bunu ülkemizde yapan gruplar elbette var. Fakat bir elin 5 parmağını geçemezler. Elbette bunun ülkemizin müziğe baktığı açı ve sanata verilen önemin de değeri ile doğrudan bir ilgisi vardır. Günün sonunda bir Metal grubu kurduğunuzda işiniz zor aslında. Bunu anlamak gerekiyor. Mekanik ise daha baştan yanlışla başladı. Fakat grubun vizyonunun sadece yerel olarak kalmak gibi bir isteği vardıysa ona diyecek bir şeyim yok. Fakat aksi taktirde yanlış bir adım atıldığı da aşikâr. Mekanik’i 2013 yılında İstanbul’a geldiğim 1 haftalık tatil zamanımda keşfetmiştim. Üniversitede ilk dönem finallerini bitirmiş ve kendimi ödüllendirmek için İstanbul’a kuzenlerimin yanına gitmiştim. Ne güzel ki o zamanlar iki kuzenim birlikte Beyoğlu’nda oturuyorlardı. Beyoğlu dediysem öyle elit yerde falan değil. Tarlabaşı’nda oturuyorlardı. Fakat ben o evlerini çok seviyordum. Çünkü yürüme mesafesi ile İstiklal Caddesi’ne gidebiliyordum. O zamanlar da içimde alev alev yanan Thrash Metal, Heavy Metal ve Metalcore ateşi ile Metal dinleyeceğim bir yer arayışı içindeydim. Beyoğlu’nda “DoRock” barı bu arayışım sayesinde keşfetmiştim. Bir gece tek başıma gezerken denk geldim ve mekândan içeri girdim. Benim yaşıtlarım o zamanki küçük ve izbe DoRock barı hatırlayacaklardır. Fakat ben o küçük ve izbe yeri gerçekten çok benimsemiştim. Kendimi oraya ait hissediyordum. Şimdiki DoRock’tan daha samimi geliyordu bana (demiştim nostalji dolu bir yazı olacak diye). Bir bira söyledim ve sol tarafta, bistro tarzı bir masaya oturdum. Sahnede birileri vardı. İlk duyduğum şey “Metallica”dan bir şarkıydı. Hangi şarkı olduğunu şimdi hatırlamıyorum ama baya enerji dolu çalıyordu elemanlar. Sonrasında “Slayer”, sonrasında “Megadeth”… Arkadaş, Thrash Metal gecesine mi denk gelmiştim acaba diye heyecanlı ve gözlerim parıl parıl sahneye bakıyordum. Sonrasında ise hiç duymadığım bir şarkı çalacağını söyledi grubun solisti ve gitaristi. “Seçilmiş Hiç”! Yeni albüm Kitlesel Depresyon’dan geliyor dedi. İşte, Mekanik’i ilk defa orada, Kitlesel Depresyon albümünden bir şarkısını çalarken dinleme şerefine nail olmuştum. Şarkı tam anlamıyla bir gaz şarkıydı. Siyasi sözlerini anlıyorum ve kime gönderme yapıldığını da biliyorum. Grubun iskeleti aslında old-school Thrash Metal ve politik sözlerle bezeli şarkı sözlerinin üzerine kurulmuş. Seçilmiş Hiç’i kafa sallayarak, oldukça mutlu, mesut bir şekilde dinledim. Sonrasında albümden “Son Adam”ı çaldı grup ve cover şarkılarla devam edildi. Albümden kaç şarkı çaldılar hatırlamıyorum ama yeteri kadar çaldılar. En azından benim albümü merak edip, almama vesile olacak kadar!


Ritim gitar ve vokalde “Cem Ceyhan”, bas gitar ve geri vokalde “Caner Öner”, solo gitarda “Ahmet Akyüz” ve davulda ise “Erhan Ballıeker”den oluşuyordu Mekanik. Grubun kadrosundaki adamları o zamanlar çok sevmiştim. Özellikle Cem (adaşım) gerçekten de 1980’lerin Thrash Metal gruplarından fırlamış gibi duruyordu. Hem saç ve sakal şekli hem de giyim kuşamı ve sahnedeki duruşu ile tam bir old-school Thrash Metalci idi. Bu yüzden de bu adamı ayrı yeri koyuyordum. Kitlesel Depresyon’u DoRock’taki o gecenin sonrasında satın aldım. Fiziksel olarak değil ama iTunes üzerinden almıştım. Ertesi gün bu albümü MP3 çalarıma (bakın bu da bir nostaljidir) atmıştım. Gün boyu albümü dinleyip duruyordum. Benim için gerçekten de muazzam bir deneyimdi. Albüm, o zamanlar bana öylesine heyecan verici geliyordu ki grubu yere göğe sığdıramıyordum. O yüzden de Kitlesel Depresyon’un ilk kritik yazısında bu yere göğe sığdırmama işini devam ettirmiştim. Şimdi ise klavyenin başına daha olgun ve Metal’i çok daha iyi sindirmiş biri olarak geçtim. Bu yazıyı yazmadan önce ve yazıyı yazarken de Kitlesel Depresyonu baştan sona dinledim. Hala aynı heyecanı yaşattı bana. Gerçekten çok ilginç. Artık Mekanik diye bir grup yok. Fakat Kitlesel Depresyon’un bu derece bende varlığını sürdürüyor olması benim çok garibime gitti. Elbette bazı şeyleri de artık görebiliyordum. Fakat tüm gördüğüm o olumsuzluklara rağmen bu albümü dinlemek benim için birçok şey demekti. İlk olarak DoRock barın o eski halinde bira içerek, kafa sallamak demekti. İstiklal Caddesi’nin henüz tam olarak bozulmamış dokusunda yürüyüp, güzel insanlara gülümsemek demekti. Gümüşsuyu’ndan aşağı elimde Tuborg ile yürürken, MP3 çalarımda “Vahşi ve Eski” dinleyerek hızlı hızlı yokuş aşağı inmek demekti. İstanbul’da yaşamak istediğimi düşündüğüm zamanlar demekti. Şimdi hepsi eskide kaldı. Hepsi yok oldu gitti. Hepsi karanlık bir deliğe çekildi sanki. Belki de Mekanik albüm ismini çok öngörülü bir şekilde seçmişti. Şu anda yaşadığımız tam olarak bir “Kitlesel Depresyon” değil de nedir? Grup, o zamanki baskıcı rejimi yerden yere vurmak için Metal’in o progresif tarafını seçmiş. Ne yazık ki o rejim yıldan yıla kendisini katlayarak günümüzde artık grubun bir sonraki albümünün adına ilham kaynağı olmuştur. Öyle bir ülke düşünün ki ilham kaynağı bile kötü yönde olsun… Bütün bunların hepsiyle Kitlesel Depresyon gerçekten de hala beni heyecanlandırmayı başaran bir albüm oldu.

Peki, gördüğüm ve duyduğum olumsuzluklar neler? İlk olarak grubun özgünlükten çok uzak olmasıdır. Buram buram Metallica ve Megadeth taklidi kokuyor. Bakın esinti demiyorum. Bildiğiniz taklit edilmiş albümdeki her şarkı. Bu yüzden de özgün herhangi bir şey yok. Neyse ki bunu bir sonraki albümleri “Diktatör”de daha minimize etmeyi başarmışlardır. Bir diğer unsur ise prodüksiyon kalitesi oldu. Her ne kadar gitar distorsiyonları iyi gibi dursa da genel olarak kayıt kalitesi ortalamanın altındadır. Özellikle davulun gerçekten çok kötü bir şekilde kaydedilmiş olması benim en çok kulağımı tırmalayan unsur oldu. Yine de Thrash Metal davulculuğu adına Erhan’ın yaptıklarını beğendim. Bir başka şey ise Cem’in vokal sesinin kısık olmasıdır. Evet, Cem üst düzey bir vokalist değil. Zaten hiçbir zaman böyle bir iddiası da olmadı adamın. Nasıl ki "James Hetfield" ilk albümde daha hırçın bir şekilde şarkıları söylüyorsa Cem de aynı tarzı benimsemiş. Bence gayet kabul edilebilir bir sesi var. En azından Thrash Metal için iyi düzeyde diyebilirim. Fakat vokalin kısık seste kalması, Türkçe söylemesine rağmen şarkı sözlerini çoğu zaman anlamamamıza neden oluyor. Caner’in ise bas gitarda herhangi bir farklılık koymadığı. Son şarkıda sadece biraz daha marjinal hareketlerde bulunduğunu söyleyebiliriz. Genel olarak gitarlarla uyumlu bir bas var diyebiliriz.


Albümde en sevdiğim şarkılardan da söz ederek yazıyı noktalayacağım. Uzun bir yazı oldu biliyorum. Fakat bu yazıyı yazarken gerçekten de gözlerim doldu. Eski güzel günleri özlemek, o zamanlarda yaşamış olmak ve o zamanların bir daha geri gelmeyeceğini bilmek benim için büyük bir duygusal hezeyan. Kitlesel Depresyon’da en sevdiğim şarkılar; Vahşi ve Eski, Seçilmiş Hiç, Günahı Kim Yazacak’tır. Diğerlerini de severim ama bu üçü benim için farklı yerdedir. Her şeyin daha güzel olacağı bir gelecek düşüyle yaşamak belki de ümitlerin, umutların en anlamlısıdır. Görüşmek üzere.

Albüm yeniden yazılma tarihi: 25 Ocak Cumartesi 2025

Albüm Puanı: 8/10



Yorumlar