Albüm Kritik 1 (Metallica / Kill 'Em All)

Tarih 23 Aralık 2012, Metal Music Share Plus blog siteme ilk albüm kritiğini yazma girişiminde bulunuyorum. Buna girişim diyorum çünkü albüm incelemesi yazısı böyle pespaye olmaz. Fakat o zamanlar bu blog işine kalkıştığımda çok ciddiye almamış ve abuk sabuk yazılar yazıyordum. Dile kolay neredeyse 10 sene olacak. Metal müziği bir avuç gruptan ibaret sanan, özellikle ekstrem türlerin anlamsız gürültüden başka bir şey olmadığını düşünen bir üniversite yeni yetmesiydim. Lise yıllarında başladığım Metal dinleme işini sadece birkaç grupla sınırlamış, üniversiteye başlayınca da sağdan soldan duyduğum gruplara da bir yandan bakıyordum. Elimde bilgisayarım bile yoktu blog işine girişirken. Aslında vardı da o zamanki küçük beynimle iPad’lerin göz doldurmasına aldanmış ve güzelim dizüstü bilgisayarımı babama verip, kendime bir iPad 2 aldırmıştım. Bu aletle her şeyi yapabileceğimi sanıyordum. Sonunda ne oldu peki? Babayı aldım. Bir tabletle blog yazma girişimim o zamanlar ne kadar zorluysa günümüzde de bana kalırsa halen öyle zorlu. Eh, şimdiki tabletler birer dizüstü formatına dönmeye başladığına göre söylediğimde pek de haksız sayılmam. Neyse lafı daha fazla uzatmadan bu yazının esas amacını sizle paylaşayım. Eğer herhangi ekstrem bir işim çıkmazsa, her hafta sonu cumartesi veya pazar günü çok eski ve kötü bir şekilde yazdığım albümleri tekrar elden geçireceğim. Blogda oldukça kötü bir Türkçe ile yazılmış bir yazının olmasına artık daha fazla tahammül edemeyeceğim. Hatırası falan var diye diretiyordum fakat bu böyle olmayacak. Kaldı ki o eski albümlerden yeri geliyor başka bir albüm incelemesinde söz ediyorum. Adı geçen o albümün linkini yazıya koyamıyorum. Utanıyorum. İşte bu duruma artık burada dur diyor ve “Metallica”nın Metal camiasında bir çağ açtığı “Kill’Em All” albümlerini yeniden, düzgün bir biçimde değerlendiriyorum.

Şu anda çoğu eski Metallica dinleyicisi artık Metallica’yı sevmek veya desteklemek şöyle dursun, gruba büyük bir öfke ve düşmanlık içindeler. Aslında bunun temeli son 10 yıl veya 20 yıldan kaynaklanmıyor. Metallica’yı dinlemeye başladığım günden bu yana her şeylerini takip ediyordum. 2006 yılından beri bu grup hakkında sürekli bir şeyler okuyor ve izliyorum. Gruba olan bu öfkenin temel sebebi 90lı yılların sonunda meydana gelen ve o meşhur kurgu belgesellerinde (Some Kind of Monster) de yer verilen “Napster” olaylarıdır aslında. Özellikle o dönemki kemik Metallica dinleyicisi bugünün amcalarıdır. Bazen denk geliyorum böyle amcalara veya abilere hala o öfkenin içlerinde var olduğunu görüyorum. Bunun yanında bir de “Black (Metallica) Album” vakası var tabi. Ben de bu kadronun içinde yer alıyorum. Metallica’nın değişiminin en büyük ve bana sorarsanız en dramatik dönüm noktası olmuştur bu albüm. Dünya çapında 100 milyonu geçkin bir satış yakalasa da Metallica’nın Thrash Metal’i bıraktığı albüm olmuştur. “…And Justice For All” albümlerine kadar ortalığı Thrash ile kasıp kavuran bir grup artık Heavy Metal ve Hard Rock grubu olarak lanse ediliyordu. Bütün bunların toplamında Metallica hem çok nefret edilen hem de çok sevilen bir grup unvanına sahip olmuştur. Eh, bu aslında birçok grup için de geçerli bir unvandır. Metallica’yı eskisi gibi dinlemiyorum, orası kesin. Fakat gruptan nefret de etmiyorum. Evet, ben de ilk 4 albümün Metallica’yı tanımlayan, geri kalan albümlerin pek bir önemi olmadığını savunanlardanım. Aslında Metallica da bunu içten içe biliyor. Zira en çok çaldıkları şarkılar hep ilk 4 albümden olmuştur. Son yıllarda daha geniş yelpazeli konser listeleri yapsalar da uzunca süre böyleydi. Peki, Metallica neden bir çağ açtı?

Kill'Em All ile Metal lügatine yeni bir terim girmiş oldu, “THRASH METAL”. Heavy Metal’e nazaran tempo olarak bir hayli yüksek olan, enerjik, hızlı gitar soloları ve hızlı davul atakları ile bir bakıma hız üzerine kurulmuş bir Metal türü oldu Thrash Metal. Metallica’ya kadar genellikle aynı tempolarda şarkılar dinleyenler, bir anda karşılarında makineli tüfek gibi bir grup görünce haliyle neye uğradıklarını şaşırdılar. Ufak tefek barlarda, kötü ses sistemleri ile verilen Kill’Em All konserleri bile dinleyenleri mest etmeye yetiyordu. Metallica, büyük bir şeyin ateşini yaktığını fark etmiş olacak ki çok zaman geçirmeden “Ride The Lightning”i de ortalığa salmış ve bir anda devasa konser alanlarının headliner’ı oluvermişti. Kill’Em All, müzikal olarak Heavy Metal albümleri kadar (o dönemin) daha oturaklı bir albüm gibi görünmüyordu. Her şey son sürat hızla çalınıyor ve şarkı sözleri hiç de öyle duyguları harekete geçiren şeyler değildi. Biz bu gece Metal çalacağız, sizler de bira içip, kafa sallayacaksınız tarzında bir havası vardı Metallica’nın. Kill’Em All dönemi için hem şaşırtıcı hem de devrimci bir albüm olma özelliği taşıyor. Devrimci kısmı kesinlikle müzikal vizyon yönündedir. Bu albüme kadar daha önce yapılmamış bir şeyi Metallica yapıyor ve büyük abilerinin müziklerini çok iyi bir süzgeçten geçirip, çok daha agresif bir müzik yapmayı başarıyorlar. Bir albüm düşünün baştan sona kafa sallayarak dinliyorsunuz. Boynunuza ağrılar girmesine rağmen asla durmuyorsunuz. Dünya çapında yakalanacak bir ün için gerekli olan her şey Metallica’da vardı zaten. Çok bilmiş bir davulcu, riff yazma konusunda allah olmaya aday bir gitarist, gitar soloları yazımında kendine has bir havası olan bir lead gitarist ve bas gitarıyla adeta şarkılara yüksek bir seviye kazandıran bir basçı. İşte bütün bunlar bir araya gelince ve içlerindeki gençlik ateşi de alev alev yanınca ortaya Kill’Em All gibi bir albüm çıkıyor.


Kill'Em All için Metallica’nın en iyi albümü elbette diyemem. Fakat eğer bir albüm bir müzik türünde bir çağ açıyor ve yenilikçi bir rota çiziyorsa işte o albüm dünyanın en iyi albümleri arasında sayılmalıdır diye de düşünmeden edemiyorum. Bugün, aynı şey diğer Metal türleri içinde geçerlidir. Metal dinleyen birçok kişi eninde sonunda Metallica dinlemiştir. Çünkü adında bile “Metal” geçen bir grup nasıl ilgi çekmesin ki? Kill’Em All, Metallica için muazzam bir başlangıç olmuştur. Bugün, bazı yeni grupların ilk albümlerini dinlediğimde gelecekte nasıl bir rota izleyeceklerini veya ne kadar uzun soluklu olacaklarını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorum. Çok iyi bir albüm ile çıkış yapan bir grup bile Metallica’nın erişebileceği insan sayısının neredeyse %10’una ancak erişebiliyor. Elbette bunda Metallica’nın ilk albümünü çıkardığı yılın ve teknolojik şartların büyük bir etkisi vardı. O zaman dinlenecek Metal grubu sayısı bugünkü gibi değildi ve dolayısıyla Metallica diye bir grubun varlığı çok çabuk kulaklara çalınıyordu. Metallica, sadece Kill’Em All ile değil, diğer birçok albümü ile bugün birçok gruba ilham olmayı başarmış ve farklı türlerin de dallanıp budaklanmasını sağlamış bir gruptur. Sevmek, nefret etmek bunlar elbette hissetmekte özgür olduğumuz duygular. Fakat söz konusu Metallica gibi devasa bir oluşum olunca Metal için yaptıklarını öyle elimizin tersi ile bir köşeye atamayız diye düşünüyorum.


Böylece Kill’Em All’ı yeniden kaleme alıyor ve gerçek hislerimi daha özgün bir şekilde sizlerle paylaşıyorum. Albümdeki her şarkıyı binlerce kez dinlediğim için şu şarkı çok daha efsanedir diyemeyeceğim. Hepsi muazzam ve hepsi Metallica’yı tanımlayabilecek kalitede başyapıtlardır. Görüşmek üzere, hoşça kalın!

** Yeniden yazma tarihi: 16 Mayıs 2021 / Pazar

Albüm Puanı: 10/10



Yorumlar