Iron Maiden, bu zamana kadar bana en çok ilham olmuş gruplardan bir tanesidir. Her ne kadar şu an üretim aşamasında Black Metal adına bir şeyler yazıyor, besteliyor olsam da Iron Maiden’ın kanıma karıştırmış olduğu melodik riff yazımlarından hala faydalanıyorum. Bu, benim gibi amatör çaptaki müzisyene olan etkisidir. Fakat geniş çaplı bir çerçeveden baktığımızda ise 1980 yılında ilk albümleri “Iron Maiden”dan bu yana yüzlerce Metal grubunu etkileyecek işler yapmışlardır. Özellikle söz konusu virtüözlük olduğunda Iron Maiden her zaman niş bir Metal grubu olmuştur. Bu blogda Iron Maiden albümlerinin bazılarını okuyabilirsiniz. Fakat aklımın bir köşesinde bütün Maiden albümlerinin burada değerlendirmesini yazmak var. Umarım bu hedefime erişirim. Bugün ise bu İngiliz devlerinin belki de en önemli albümlerinden biri olan (-ki bana sorarsanız kesinlikle öyle) 2000 yılı damgalı “Brave New World” albümlerinden sizlere söz edeceğim. Albümü elbette bu zamana kadar herkes dinlemiştir. Metal dinleyicisinin büyük bir bölümünün Iron Maiden’a ne kadar büyük bir saygı ve sevgisi olduğunu biliyorum. Bu sevgi ve saygıyı oluşturmak elbette Iron Maiden kadar büyük grupların yapacağı işlerdendir. Zira mavi kürenin hemen hemen her yerinde bilinirlikleri ve yaptıkları albümlerin büyük bir beğeni görmesi bunun en büyük kanıtıdır. Brave New World ise bu bilinirliği perçinleyen albümlerden birisi olmuştur.
Brave New World, aslında birçoğumuzun bildiği roman olan “Cesur Yeni Dünya”dır. Aldous Huxley tarafından yaratılan bu dünya, gelmiş geçmiş en iyi bilim kurgu eserleri arasında gösterilmektedir. Benim de okuduğum bu kitap özellikle yarattığı dünya ile gerçekleşebilmesi muhtemel bir yaşamı anlatıyor. Belki Huxley’nin romanı yayınladığı 1932 tarihinde anlatılan öykü muazzam ve inanılması güç görünüyor olsa da, günümüzde bu kitabı okuyan biri (aklı başında biri) bu tür bir ütopyanın gerçekleşmemesi için bir neden göremeyecektir. Iron Maiden da işte bu kitaptan yola çıkarak albümü yaratmıştır. Albüm hem edebi açıdan hem de müzikal açıdan üst düzey bir noktada yer alıyor. Yazılan riffler klasik Maiden tarzındadır. Bu da oldukça kaliteli ve etkileyici melodik rifflerin şarkılarda var olması demektir. Maiden albümlerini dinlerken içimizde oluşan hayranlık tek bir şeye değildir aslında. Yazılan rifflerden tutun da “Harris”in bas gitarını bir elektro gitar gibi kullanıp şarkılara farklı bir boyut kazandırmasına, Dickinson’ın yüksek oktavlı sesinden gitar sololarının muazzamlığına kadar her şeyin çok iyi bir şekilde albümdeki şarkılara entegre edilmesi albümü bütünsel olarak sevdirir bizlere. Davul konusunda aslında söyleyecek olumsuz bir şey olmasa da, birçok Maiden albümünde genel olarak aynı tarz davul çeşitlemelerini dinliyor olmak biraz üzücü oluyor benim için. Brave New World çok güçlü şarkılardan oluşuyor. Özellikle albümün ilk 8 şarkısı kusursuz bana göre. Albümde zaten 10 şarkı var. Son iki şarkıyı dinlemek bana biraz zul gibi geliyor. Kaldı ki Maiden bile bu şarkıları canlı performanslarında pek çalmaz. Fakat dediğim gibi albümün ilk 8 şarkısı baştan sona kendi içlerinde bile efsanelerdir. Yazılan riffler, şarkı sözleri ve özellikle gitar soloları tek bir kötü sözü hak etmeyecek kadar muazzamdır. Brave New World’ün bu derece iyi olmasının en önemli nedenlerinden birisi hiç şüphesiz önceki iki albüm olan “The X Factor” ve “Virtual X”te grupta olmayan “Dickinson ve Adrian Smith”in gruba geri dönüş albümü olmasıdır. Zaten bana sorarsanız The X Factor ve Virtual X grubun diskografisindeki en kötü albümlerinden ikisidir. Brave New World ile Maiden tekrar küllerinden doğmuş gibi oldu.
Iron Maiden'ın yaptığı müzik türü için “New Wave of British Heavy Metal” adı veriliyor (kısaca NWOBHM). Iron Maiden aslında köklerini 1970’lerin ortasında atmış bir gruptur. O zamanki Rock ve Metal camiası sularını iyiden iyiye ısıtmaya başlamıştı. Özellikle aynı topraklardan çıkan abileri “Black Sabbath” bir anda Rock müziği daha da sertleştirip ve kaotikleştirerek Metal’in peyda olmasını sağlamıştır. Iron Maiden bütün bu gelişmelerden sonra kendine has bir yolda gitmeyi daha yolun başında kararlaştırmıştır. Her ne kadar yolun başında böyle bir karar alınmış olsa da “Iron Maiden” albümleri form olarak o dönemin Punk, Rock ve Heavy Metal işlerinden pek de farklı görünmüyordu. Zaten esas patlama noktası Iron Maiden albümlerinden sonrasında olmuştur. Virtüözlükleri daha fazla ön plana çıkaran Maiden, daha temiz bir sound ile daha fazla melodik rifflere yer veren şarkılar yazarak az önce yukarıda da dediğim yeni bir dalga yaratmayı başarmışlardır. Iron Maiden’ın Metal camiasındaki saygınlığı sadece müzisyenliklerinin üst düzey olmasından mütevellit değildir. Aynı zamanda grubun bireyleri edebi yönden de bir hayli doludur. Özellikle “Bruce Dickinson”ın gruba dahil olmasından itibaren adeta uzun uzun şiirlerin yazılıp şarkılaştırıldığı görülmektedir. Mitolojiden savaşlara, tarihten sosyolojiye kadar geniş bir yelpazede yazılan sözler etkileyici virtüözlüklerle birleşince işte ortaya Maiden çıkıyor. Bir tane daha Maiden yok! “Iced Earth” bile bu patikadan gitmeye çalışmış olsa da Maiden’ın heybeti karşısında ne yazık ki cılız bir kibrit ateşi kadar kalmıştır.
Iron Maiden çok büyük bir grup. Bu ihtişamdan etkilenmeyen çok az Metal dinleyicisi vardır zaten. Bugüne kadar Metal dünyasına sundukları muazzam albümler ile gerek dinleyicileri gerekse de diğer grupları fazlasıyla etkilemeyi başardılar. Brave New World ise grubun mihenk taşı albümlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir.
Yeniden Yazma Tarihi: 22 Mayıs 2021 / Cumartesi
Albüm Puanı: 9/10
Yorumlar
Yorum Gönder